Finansal 11 Eylül eşiğinde para savaşları ve Panama belgeleri (2)

KÜRESEL MERKEZ LONDRA’DAN ABD YA DA ÇİN’E TAŞINACAK MI?
Küresel sermayenin beyni ve komuta merkezi olan Londra’da yerleşik “The City” olarak anılan bölge son dönemde büyük tartışmaların konusu. Dünyada güç dengelerinin Batıdan Doğuya kaydığı bu dönemde “The City” bölgesinde yerleşik küresel sermayenin daha ne kadar burada Kraliçe ile ortaklığına devam edeceği meçhul durumda. Aslında günümüzde yaşanan en büyük savaş dünyada serseri bir mayın gibi dolaşan, savaşlar çıkaran, devletler yıkan yada meydana çıkaran bu paranın ne olacağı. Kimi kontrol etme, kimi kendine çekme, kimi yok etme peşinde. Bu bağlamda Çin’in kendi para birimi Yuan’ı orta ve uzun vadede ABD Doları yerine geçirmeye çalıştığını herkes görmektedir. Bunu sağlamak amacıyla Çin’in hangi enstrümanları kullanacağı konusunda ise spekülasyonlar çoktur. Bu spekülasyonlardan biri de küresel sermayenin yeni merkezinin Çin ile anlaşarak o bölgeye geçeceği şeklindedir.  Yine İngiltere’nin Avrupa Birliğinden çıkma yada birlikte kalma tartışmalarının aslında bu bağlamda değerlendirilmesi gerekmektedir.

FED FAİZ ARTIRIMI ÖNCESİ ÇİN PARASINI DEĞERSİZLEŞTİRDİ, TİANJİN HAVAYA UÇTU
12 Ağustos 2015 tarihinde Çin’in en önemli ticaret hublarından biri olan Tianjin limanında meydana gelen patlama adeta minik bir atom bombasının yıkıcı etkisini meydana getirmişti.

İşin ilginç yanı ise bu patlamadan sadece birkaç gün önce Çin hükümetinin para birimleri Yuan’ın değerini birdenbire ve kimseye haber vermeden düşürerek faiz artırmak üzere olan ABD merkez bankasını çok zor durumda bıraktığı idi. Bu devalüasyon sonucunda ABD merkez bankası uzunca bir süre için faiz artırımından vazgeçmek zorunda kalmıştı. Çin dünya ticaret merkezlerinden gelen tepkilere aldırmayarak para politikalarını bağımsız bir şekilde belirleyeceklerini bildirmiş ve 2 gün sonra 14 Ağustos 2015 tarihinde bu seferde Tietsin kentinde bir petrol depolama istasyonu patlamış ve yine yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştı. Çin devletine verilen mesajlar açıktı. “Seni ihracatından ve petrolünden vururum”.  23 Ağustos 2015 tarihinde ise bu kez ABD’nin Uzakdoğu operasyonlarının ana merkezlerinden biri olan Japonya’daki askeri üssünde büyük bir patlama meydana gelmişti.
2 Aralık 2015 tarihinde ise Uluslararası Para Fonu (IMF), Çin’in para birimi yuan ya da RMB’nin, Özel Çekim Hakkı’nın (SDR) hesaplanmasında kullanılan sepete alınmasına karar verdi. IMF Başkanı Christine yaptığı açıklamada, Çin parası yuan’in SDR sepetine eklenmesi kararının, Çin ekonomisinin küresel finansal sisteme entegrasyonu için bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. Lagarde, bu kararın ayrıca geçmişte Çin’in parasal ve finansal sisteminde yapmış olduğu ilerlemenin tanınması olduğunu da kaydetti. IMF İcra Direktörleri Kurulu’nun dün aldığı kararla, yuan, 1 Ekim 2016 tarihinden itibaren dolar, avro, yen ve sterlinin yanında 1969 yılında yürürlüğe giren SDR sepetinin beşinci para birimi oldu.
TÜRKİYE’NİN BU SAVAŞTA KONUMU
Türkiye 2011 yılında İstanbul Ataşehir’de inşasına başlanan finans merkezi ile bu savaşta yerini aldı. Zaten çevre ülkelerde meydana gelen savaşlar dolayısıyla  doğal bir güvenli liman olması hasebiyle paranın çekim merkezi olmuş, İran’da ambargodan, Irak, Ukrayna, ve Suriye’de savaştan kaçan paralar Türkiye’ye gelmişti. 11 Eylül sonrası Batıyı terk etmeye başlayan Arap mevduatının da Türkiye’ye akmasının ardından Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetiminin petrol ihracatı paralarının Amerikan JP Morgan yerine Halkbank’a yatması Batının ekonomik tetikçilerini çıldırtmış ve FETÖ vaktinden önce aktif hale getirilerek malum süreç yaşanmıştı.

Yazımızın başında bahsettiğimiz milli işadamları meselesi konusuna tekrar dönersek Koç grubunda meydana gelen çalkantının ardından benzer bir hareketlenme Sabancı grubunda da yaşanmış, ardından Boydak grubuna karşı devlet tarafından bir operasyon düzenlenmişti. ABD ise 17-25 Aralık operasyonlarının medyatik figüranı Zarrab’ı geçtiğimiz günlerde tutuklayarak kendince bir mesaj vermişti.
Seçimlerden önce bankalar ayağında meydana gelen bir gelişmeyi ise bu bağlamda hatırlamakta fayda var. Bir haberi burada alıntılayalım;
“Geçtiğimiz Eylül ayında Türkiye’deki operasyonlarının satışını planlayan HSBC, Türkiye’de yeniden yapılanmayı planladığını duyurdu. Koalisyon sonucunun çıktığı 7 Haziran seçimlerinden iki gün sonra Türkiye’den çekileceğini açıklayan İngiltere’nin en büyük bankası HSBC sürpriz bir şekilde bu kararını değiştirdi. Türkiye’de yeniden yapılanmayı planlayan İngiliz bankası, daha önce satmayı planladığını açıkladığı Türkiye biriminin geleceğine ilişkin kararını 22 Şubat’ta yıllık bilanço toplantısında açıklayacak.”
HSBC, 13 yıldır devam eden tek başına iktidar sürecinin sonlandığı 7 Haziran seçimlerinden iki gün sonra, 1990’da başlayan Türkiye macerasını sona erdireceğini duyurmuştu. Bankadan yapılan açıklamada, küresel küçülme planları kapsamında Türkiye ve Brezilya’daki faaliyetlerin durdurulacağı açıklansa da bu karar özellikle hükümete muhalif medyada “ekonomik kriz’ algısı ile duyurulmuştu. Paralel yapının yayın organı Zaman, HSBC’nin kararını “Bankacılık sistemine uygulanan keyfi ve hukuksuz yaptırımlar sektörü derinden sarsıyor. BDDK ve TMSF tarafından Bank Asya yönetimine hukuksuz el koyma sektördeki diğer oyuncuları tedirgin etti’ şeklinde duyurmuştu.”

Hatırlarsanız bu bankanın 2001 ekonomik krizinde yaptığı iddia edilen manüplasyonlar uzun süre konuşulmuş ve ardından 2003 yılında HSBC İstanbul merkez şubesi bombalı bir saldırıya uğrayarak tamamen kullanılamaz hale getirilmişti. Bu bankanın Rothschild ailesine bağlı olduğunu hatırlatmamıza gerek yoktur herhalde.
Bir de son dönemlerde Türkiye’nin para trafiğini kendine dert edinen küresel ekonomik tetikçilerin Türkiye’de yerleşik gazetelerinde yaptırdıkları haberlere bakalım. İşte Cumhuriyet gazetesinden bir haber;
“Yolsuzluğa karşı uluslararası duyarlılığı artırmaya yönelik çalışmalar yapan ABD’li Global Financial Integrity’nin (Küresel Finansal Dürüstlük Örgütü – GFI) Aralık 2015’te yayımlanan “Gelişen Ülkelerden Yasadışı Sermaye Akımları” raporuna göre, 2004-2013 arasındaki 10 yıllık süreçte Türkiye’den 154 milyar 508 milyon dolar yasa dışı yollarla yurtdışına çıkarılarak aklandı.(…) GFI kimdir?
(Devam edecek)