ABD ordusunun 2011 sonunda Irak’tan çekilmesinin akabinde, eski Irak Başbakanı Nuri Maliki, Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin peşine düştü. Haşimi korumalarına bazı hükümet yetkililerini öldürme karşılığı para vermekle suçlanıyordu; Irak’ı terk etmek zorunda kaldı, korumalarıysa işkenceleriyle ünlü ‘Yeşil Bölge’de gözden kayboldu.Amerikan işgali sırasında Irak el Kaidesi’ni zayıflatan ne Amerikalılar ne de Irak’ın Şii güçleriydi. ‘Sünni Uyanışı’ ya da ‘Sahve’ adlarıyla bilinen, ABD’nin Sünni aşiretlerin içinden devşirerek kurduğu milisler el Kaide’ye en ağır darbeyi indirmişti. Ancak Bağdat rejiminin intikamcı mezhepçiliği, yüzbinlerce Sünni’yi tutuklayıp yüzlercesini sokaklarda öldürmesi, Sahveleri ve kontrollerindeki Sünni bölgeleri Bağdat yönetiminden uzaklaştırdı. El Kaide, Kamp Bucca’da dost olduğu Saddam rejimi subaylarıyla Irak’ın batısındaki çöllerde başıboş kaldı; 2011 yazında devrimin iç savaşa dönmeye başladığı Suriye’ye geçtiler.IŞİD Suriye’de Esad rejimi sayesinde büyümeye başlarken Bağdat da boş durmuyordu. Maliki 2012’de bu kez dönemin Maliye Bakanı Sünni politikacı Rafi el İsavi’nin peşindeydi. İsavi birkaç kez suikast girişiminden kurtulurken 150 personeli komplo suçlamalarıyla tutuklandı. İsavi’ye yapılanlar Sünni protestoları ateşledi. İyice bıkmış olan halk, Felluce, Ramadi, Tikrit ve Musul’da alanları doldurdu. Yıllardır haklarında hiçbir suçlama olmadan hapiste tutulan yakınlarının serbest bırakılmasını istiyorlardı. Kerkük eyaletindeki Havice’de protesto kampı kuruldu.2013 Nisanı’nda Havice’deki kamp Irak ordusu tarafından basıldı ve yüzlerce Sünni korkunç şekilde öldürüldü. Irak’ta Sünnilerin yeniden silahlanmaya iten bu vahşetti. İran’dan bolca destek alan Bağdat’ın mezhepçi zulmü altında tutunacak dal arayanları, Suriye’de semiren Irak el Kaidesi’ne destek vermeye iten de buydu. “Bağdat’ı alacağız, kanımızın son damlasına kadar direneceğiz, zulmü durduracağız” sloganları Iraklı savaşçı devşirmeyi sağlarken, Ebu Gureyb’deki tutukluların bir baskınla serbest bırakılması, ‘Irak Şam İslam Devleti’ni kurduğunu ilan eden örgüte inanılmaz bir popülarite getirdi.Sünni parlamenter Ahmed el Alvani’nin Ramadi’deki evine Aralık 2013’te düzenlenen baskında kardeşinin öldürülmesi ve kendisinden o günden beri haber alınamaması, Irak’ta adım adım gelen yeni savaşı başlatan dönüm noktasıydı. Suriye’den Irak’a daha çok asker getiren IŞİD, Anbar vilayetinde rahatlıkla hareket ederken, Irak ordusu Suriye-Irak sınırının kontrolünü hızla kaybetti. Bağdat’ın 70 km batısındaki Felluce birkaç günde IŞİD’in eline geçti.Haziran 2014’te Musul’un kolayca düşmesi aslında IŞİD için bile şaşırtıcıydı. IŞİD hapishane boşaltıp birkaç asker öldüreceklerini düşünürken, ardına bakmadan kaçan Irak ordusu şehri onlara bırakıp gitmişti. Musul’u, Kayyara, Şirkat, Havice ve Saddam’ın memleketi Tikrit izledi; IŞİD, Irak’ın Sünni kentlerinde büyüdü de büyüdü. Özetle IŞİD canavarını, Şam ve Bağdat yönetimlerinin vahşi mezhepçiliği, Washington’ın buna göz yumması ve İran’ın desteği var etti.IŞİD karşıtı koalisyonu kurduğundan beri Musul’u geri almak isteyen ABD’nin ilk operasyon planı 2015’teydi. Peşmerge’nin başını çektiği Musul harekatının devamını Irak ordusu getirecek ve şehir geri alınacaktı. Ancak ‘Musul’u alalım’ derken Irak ordusu Ramadi’yi kaybedince operasyon 2016’ya ertelendi.Ramadi geri alındıktan sonra Mart ayında Obama’nın IŞİD’le Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk büyük bir coşkuyla Musul operasyonunun başladığını duyurdu ve Irak ordusu ‘Fetih Operasyonu’ için Mahmur’da ABD ve Kürt birliklerinin yanına konuşlandı. Lakin Kayyara ve birkaç ufak kasabayı IŞİD’den geri alan Irak ordusu, Nasr, Germendi ve Kudila’da takıldı.Öte yanda ise IŞİD, Bağdat’a yönelik terör saldırılarını artırmaya başladı. Örgüt geçen hafta, geçtiğimiz ay Bağdat ve çevresinde çoğunluğu sivil olan 500’den fazla kişiyi öldürdüğünü açıkladı. Bağdat’ın Şii bölgelerinde intihar saldırılarının ve patlayan bomba yüklü araçların sayısı önceye oranla artmış durumda. IŞİD’in terör saldırıları artarken başkentte durumu çığırından çıkaran, Şii lider Mukteda el Sadr yanlılarının hükümet binalarının bulunduğu Yeşil Bölge’ye girerek Başbakan Haydar el İbadi’nin ofisini basmaları oldu. Sokağa çıkma yasağı gibi önlemlerle bastırılmaya çalışılan Şii eylemlerine Irak ordusu ateşle karşılık verdi. Başkentte durum, Şii halkın Bağdat yönetiminin şehrin güvenliğini sağlayamadığını düşündüğünü gösteriyor; Şii milislerin kontrolü ele geçirmek için harekete geçebileceğini işaret ediyor.Bu nedenle, geçen hafta İbadi’nin duyurusuyla başlayan Felluce operasyonunu Felluce’nin IŞİD’den kurtarılması olarak değil de, Musul operasyonunun bir kez daha suya düşmesi olarak okumak daha doğru. Musul’a pirince giderken neredeyse Bağdat’taki bulgurdan olacak olan Irak ordusunu, hava desteğine kara desteği eklemeyerek İran’ın kucağına itense elbette ABD. Daha önce de çeşitli operasyonlar için Bağdat’ta olduğu bilinen İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Ordusu’nun lideri Kasım Süleymani’nin hafta içi bizzat Felluce’de olduğu ve İbadi’nin davetiyle Irak’ta bulunduğu doğrulandı. Daha önce Irak el Kaidesi’ni zayıflatan Sahveleri kaybeden, bölgedeki hiçbir Sünni yönetimin yardımını kabul etmeyen Bağdat, başkenti elinde tutmak için Irak’ı bir tepside İran’a sunuyor. ABD, Esad’ın Suriye’yi İran’a sunuşunu izledikleri gibi bunu da memnuniyet ve keyifle izliyor. Iraklılarsa, İran ve IŞİD arasında bir tercih yapmaya zorlanıyor.