Pazar sabahı Amerika Florida’da bir eşcinsel gece kulübüne yapılan saldırıda 50 kişi öldü ve bir o kadarı yaralandı. Bu saldırı daha şimdiden Amerikan tarihinin en kanlı silahlı saldırısı olduğu için 11 Eylül saldırısı ile birlikte anılmaya başladı. 11 Eylül denilince insan ister istemez 11 Eylül sonrası ne olmuştu diye düşünüyor. Amerika Afganistan işgalini başlatmıştı.
Saldırganında Afgan asıllı olduğunu belirterek olağan şüphelilere bakmak adına önce 4 gün önceki bir haberi hatırlatalım:
KOD 1: AFGANİSTAN
ABD Başkanı Barack Obama, Afganistan’da bulunan ABD askerlerinin Talibanla mücadele konusunda daha aktif olması için görev almasına karar verdi. (…) Obama’nın ayrıca 2017 yılının başında Afganistan’da bulunan 9 bin 800 Amerikan askerini 5 bin 500’e indirip indirmeme kararını da vermesi bekleniyor. Bir grup emekli general ve diplomat Obama’ya Afgan Talibanıyla mücadeleyi zora sokacağı gerekçesiyle bu plandan vazgeçmesi çağrısı yapıyor. (10 Haziran 2016)
Afganistan’dan gelen son haberler ABD’nin burada inisiyatifi kaybettiğini göstermekte idi. Ardı ardın yaşanan kayıplar, bölgede düşürülen Amerikan uçak ve helikopterleri, konvoy saldırıları ve Taliban’ın önlenemeyen ilerlemesi haber bültenlerine düşüyordu. Afgan asıllı saldırgan işte tam bu olayların gölgesinde ABD’yi vurdu.
KOD 2: AVRUPA BİRLİĞİ
Yıllar sonra CIA işkencehanelerini hatırlayan Avrupa parlamentosunun zamanlaması ilginç. Tıpkı 1 asır sonra sözde “Ermeni soykırımını” hatırlaması gibi. Demek ki AB bundan sonra CIA ile iş tutacak olan üyelerine mesaj vermektedir.
KOD 3: SOSYAL DOKU
ABD başkanı Obama saldırıyı “terör ve nefret saldırısı” olarak niteledi. Burada terör ifadesi eylemi ifade ettiği için çok önemli değil ama “nefret” kelimesi kilit. Çünkü bu bir sosyal dokuya saldırı olayı. “Özgürlükler ülkesi” Amerika’da eşcinsel olma özgürlüğü. Tıpkı siyahilerin Ferguson olaylarında isyan kalkışması gibi. Kod ırk eşitliği ya da özgürlüğü. Yani birisi bende senin “sosyal dokunu bozarım” mesajı veriyor adeta.
KOD 4: BILDERBERG TOPLANTISINI ETKİLEME Mİ CEVAP MI?
ABD seçimleri için İngiliz (Clinton) ve Alman (Trump) ekolünün savaşına şahit oluyoruz. Bu savaşın geçen hafta yapılan (16-19 Haziran 2016) Bilderberg toplantısına da damgasını vurmuş olması muhtemel. Obama — Trump arasında seçimin aslında burada yapılacağı bile söylenebilir belki. Bu toplantının 4. günü sabahı öncesi meydana gelen eylem toplantının kapanış gününe bir selam ya da son “karara” bir etkileme çabası olabilir mi?
KOD 5: LİBYA’DAN UZAK DUR
ABD kısa süre önce mülteci durumu ile AB’ye büyük zarar verme potansiyeli olan Libya’ya müdahale edeceğinin sinyallerini vermişti. Bu durumun Libya’da durumu daha da kötüleştireceğini söylemek için uzman olmaya gerek yok. Kötüleşen durumdan sonra AB’ye mülteci akımının katlanarak artması ise dağılma noktasına gelen AB’yi daha zorlayacaktır.
KOD 6: IŞID’I BİTİRMEYECEĞİZ, KULLANACAĞIZ MESAJINA CEVAP MI?
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Rice, “Başkan Obama’nın görev süresi dolana kadar Rakka ve Musul’un DAEŞ’ten temizlenebileceğini emin bir şekilde söyleyemiyorum” dedi. (10 Haziran 2016)
Yani bir nevi DAEŞ’i kullanmaya devam edeceklermiş.
KOD 7: BREXIT SANA USEXIT OLARAK DÖNER MESAJI MI?
Her ne kadar Obama İngiltere’yi AB’de kalması konusunda uyarsa da, küresel manada bir rakip olarak karşısına çıkmasını engelemek için Amerikan sisteminin AB’nin çevreleme politikası olduğu biliniyor. Bir baronlar projesi olan AB ile ABD milli devletinin çatışması olarak düşünülebilecek bu durum. İngiltere’nin AB’den çıkması (Brexit) ya da Yunanistan’ın AB’den çıkması (Grexit) anlamına gelen kodların ABD’ye doğru geri ateşlenerek sosyal olaylar vasıtasıyla bir Usexit durumu oluşturulabileceği mesajı mı? AB’nin birçok ülkesinde ve özellikle en önemli askeri güçlerinden biri olan Fransa’da düğmeye basılmış gibi ardı ardına patlayan bombaların ardından gelen ve durdurulamayan sosyal olaylara verilen bir cevap mı?
KOD 8: AMERİKAN HALKININ ELİNDEN ATEŞLİ SİLAHLARI TOPLAMAK İÇİN BAHANE Mİ?
Önümüzdeki dönemde ABD para birimi Doların çökmesi ile dünyanın en borçlu ülkesi ABD’de meydana gelecek sosyal olaylarda halkın yeni sisteme direnme gücü olan ateşli silahları ellerinden almak için bir bahane mi? Bu konuda son dönemde Hollywood dizi ve filmleri üzerinden halka pek çok mesajlar verildiğini hatırlatalım.
ABD Başkanı Barack Obama, saldırıyı terör ve nefret saldırısı olarak niteledi. Başkan Obama, Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada, saldırının bir kez daha ABD’de silah satın almanın ne kadar kolay olduğunu gösterdiğini, buna karşı önlem alınmazsa, okullarda, gece kulüplerinde, meydanlarda, sinema salonlarında bu tür saldırıların önüne geçilemeyeceğini belirtti. (12 Haziran 2016)
Bütün kodlar bir yana Türkiye dünyayı bu konuda defalarca uyarmış ve ateşin her yere sıçrayacağını söylemişti.
Terörü bahane ederek Suriye üzerinden oynadıkları oyunlarla kazanımlar elde ettiklerini sananlar kısa sürede yanlış yolda olduklarını görecekler. Terör örgütleri karşısında ikircikli bir tutum sergileyen bütün ülkeleri uyarıyorum. Pek çok kişinin analizlerle yönetmeye çalıştığı bu krizle biz her gün karşı karşıyayız. Suriye’deki savaşa odun taşıyan herkes çok yakında kendini o ateşte bulmaktan kurtulamayacaktır. Bu dostane bir uyarıdır. (11 Kasım 2015)
SON GELEN HABERLER
İnfowar.com’un haberine göre saldırgan Omar Mateen dünyanın en büyük güvenlik şirketi olan, eski ismiyle Wackenhut yeni ismiyle G4S’de çalışmaktadır. İşi gereği ateşli silah taşıma izni alması sırasında sistemin ikaz vermesi gerekmekteydi çünkü çalıştığı firmanın Amerikan istihbaratı CIA ile direk bağlantısı vardı. Şirketin ismini Wackenhut’dan G4S’e değiştirmeden önce şirketin yönetim kurulu Amerikan istihbarat topluluğunun “kim kimdir” listesi gibiydi. Üyeler arasında eski FBI yöneticisi Clarence Kelley, eski Savunma Bakanı ve CIA başkan yardımcısı Frank Carlucci, eski Savunma Bakanlığı İstihbarat başkanı Gen. Joseph Carroll, eski Gizli Servis Başkanı James J. Rowley, eski Denizci komutan P.X. Kelley, eski CIA başkan yardımcısı Amiral Bobby Ray Inman, ve CIA başkanı olmadan önce William J Casey.
Burada William Casey ismi özellikle ilginçtir çünkü kendisi Reagan döneminin bütün kirli illegal işlerini yönetmiş ve İrangate skandalı olarak da bilinen İran-Kontra skandalını Yarbay Oliver North ile birlikte organize etmiştir. (İran — Irak savaşı sırasında İran’a İsrail aracılığı ile gizlice silah satılarak kazanılan para ile Nikaragua’da sol yönetime karşı savaşan Kontra gerillalarının desteklenmesi hadisesi) Yine bu dönemde Casey Sovyetlere karşı Afgan mücahitlerini silahlandırarak Sovyetlerin Afganistan’dan çıkmasını sağlamıştır. O mücahitlerin bazılarından daha sonra nasıl El Kaide üretildiğini zaten biliyoruz. Terör uzmanı ve CIA analisti William Corbett 1992 yılında Wackenhut için şunları söylemekteydi.
“Yıllar boyunca Wackenhut CIA ve diğer istihbarat kuruluşları ile direk ilişki içindeydi. Gizli operasyonlarını yürütebilmek için CIA’nin şirketin yönetim kademelerinde bulunmasına izin verdi.”
Emekli FBI ajanı William Hinshaw is bu şirket için şunları söylemişti. “Eğer kirli bir iş yaptırılacak ise Wackenhut’ı aramanız gerektiği bu sektörde bilinen bir gerçektir.”
Bu bilgileri bir kenara not ederek Hollywood filmleri ile başladığımız yazımızı yine bu filmlerden biri ile tamamlayalım. Mayıs ayında gösterime giren Kaptan Amerika, İç Savaş filminin konusu kısaca şöyledir.
“Amerikan devletinin süper savaşçıları dünyanın her yerinde operasyonlar yapmaktadır. Nijerya’da bir teröristi yakalamaya çalışırken çevreye verdikleri hasar ve sivil kayıplar sonrası Dünya artık bu gruba tolerans gösteremez. ABD devleti baskılar karşısında gruba BM (Tek Dünya Devleti ya da Yeni Dünya Düzeni koduna dikkat) emrine girmesi talimatı verir. Bu durum grupta ayrılığa neden olur ve grup kendi içinde iç savaş tutuşur”.
Filmin sloganı ise bugün hem AB hem de ABD’nin içine düştüğü sosyal ve ekonomik duruma mesaj niteliğindedir adeta.
‘Birlikteysek Kazanırız. Bölünürsek Yok Oluruz”.
2 comments
Comments are closed.