Paşamızın 29 Ekim’de coşturan makalesi…

mahser-gunun-2023-yilinda-oldugunun-farkinda-misiniz-3010161200_m2

Yıl 2016; 2023 yılına daha 7 yıl var.

2010 yılından bu yana AK partililerin –artık- çekinmeden dışarıya vurdukları ve ağızlarından düşürmedikleri bir sloganları var:“Hedefimiz 2023”. 2023 öncelikle Cumhuriyetin ilanının 100. yılı.

Başka bildiğimiz bir yanı var mı? Yok. Ama herkesin bildiği, çoğunluğun korkudan telaffuz etmekten dahi çekindiği, -2013 yılında yazdığım “Cambazı Bırak, Balyoz’a Bak” isimli kitabımda dile getirdiğim-  bir başka özelliği var.

AKP Cumhuriyetimizin Yüzüncü Yıldönümünde ülkemizi şeriat hükümlerinin hakim olacağı bir “İslami Devlete” doğru sürüklemektedir. Hedef, Türk (veya Anadolu) İslam (belki Federe) Cumhuriyeti’dir. Bu devletin ilanı için 2023 yılının uygun olacağını düşünmektedirler. Anayasa önerilerini bu yolu açık tutacak şekilde tasarlamaktadırlar. O zaman kadar ortamı hazırlayacaklar, halkımızı din devleti düşüncesine alıştıracaklardır. Örnek olarak gösterilecek çok olay var ama bir tanesi yeter; “Şeriat isteriz…” Cumhurbaşkanı’nın bir yerdeki konuşmasında atılan slogan. Konuşmacıdan hiç bir tepki yok. Çünkü o da istiyor. İsteyenler, Pakistan veya Suudi Arabistan’a gitsin.

Bizde kendisine laik Fransa’ya gitmesini önerip devam edelim paşamızın hezeyanlarına.

2023’ e kadar olan zamana da “kutlu yol” ismi takılmış. Nedir bu yol? Herhalde TEM’den farklı bir yol ama açılım süreci gibi o da gizli; hedef 2023’ün yolu olduğu kesin. Kendilerini 2023 yılına “hakimi mutlak” olarak getirecek her türlü düşünsel ve fiziksel hazırlığın yapılacağı süre.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2007 yılında Başbakan olarak devam etmesi ve Cumhurbaşkanlığını Abdullah Güle bırakması bu hedefe gidişin bence ilk emaresi oldu.

Paşamız 2007 yılına vurgu yapmış. 2007  yılına yapılan vurgular, sizin jargonla söyleyelim, bizim radar ve sonarları hemen aktif hale getirir. Başka ne olmuştu o yıl paşa efendi. ABD ile sizin vb kafaların imzaladığı “Stratejik Kölelik” anlaşması mı sonlandırılmıştı? O konuyu atlamışsınız gibi burada.

Yeniden anımsayalım; 2011 yılına kadar bu yolculukta Fethullah Gülen Cemaati de vardı. Cemaat ve AKP, el ele ülkenin rejimini değiştirecekler ve kendi anladıkları din anlayışına göre bir yönetim şeklini getireceklerdi. Ancak 2011’den sonra menfaat kavgası başlayınca AKP, “kutlu” yollarında tek başına yürümek zorunda kaldı.

Büyük balık küçük balığı yutmuştu.

Esasında küçük balık kutlu yolda en büyük katkıyı yapmış ve AKP’nin hedeflerine ulaşmakta en büyük engel olarak gördüğü TSK’yı itibarsızlaştırmış ve güçsüzleştirmişti. Büyük balık da bu manzarayı sesini çıkarmadan ve ağzından salyalar akarak büyük bir zevkle seyretmiş, küçük balığın işini kolaylaştıracak her türlü imkanı seferber etmişti.

Dikkat edilirse kutlu yolun kilometre taşı olacak olaylardan tek başına AKP’yi ilgilendirenlerin hepsi 2012 Balyoz kararından sonradır (4+4+4 Eğitim Sistemi gibi).

AKP ve Cemaat’in (2011 yılına kadar birlikte) 2007 yılından sonra attıkları adımlar; kazan içinde  kurbağayı yavaş yavaş ısıtarak öldürmek şeklinde olmuştur. Zavallı kurbağa ölümün nasıl geldiğini anlayamamıştır.

Böyle bir strateji takip etmenin en büyük amacı fincancı katırlarını ürkütmemektir. AB’ne giriş palavrası, KIBRIS çözümü yaklaşımı, açılım süreci, Ortadoğu siyaseti hep bu amaçla kullanılmıştır.

“Yeni Osmanlıcılık” akımı, Osmanlıya hayran oldukları için değil işlerini kolaylaştırmak içindir. Osmanlıda halife vardır, Osmanlı şeri hükümler ile yönetilirdi, Osmanlı rejimi tek adama dayalı yani padişahlıktı (diktatörlük), Osmanlıda eğitim uhreviydi, biat esastı. Milyonlarca insan padişahın özel hazinesi için ölüme gönderilebiliyordu. Bunun neresi imrenilebilir!

Valla bu adam Deniz Kuvvetleri komutanı olmuş bu ülkede. Sabırlı olmaya çalışacağız elden geldiğince. Padişahın özel hazinesi için insanlar savaşa gitmiş meğer? Padişahta diğer tarafa giderken Mısır firavunları gibi yanına alıp götürmüş bu hazineleri. Ama her darbe sonrası boşaltılan devlet hazinesinden hiç bahsetmemiş. Denize nazır oturdukları Fenerbahçe ordu evinin bulunduğu İstanbul’u da Fatih Sultan Mehmet hazinesine hazine katmak için almıştı herhalde ama oturmak size nasip olmuş. Bu zeka dolu generale bir soru soralım. Hız sınırını aşan generallerimizin Lockheed uçakları rüşvet skandalı ne idi. Hangi generaller askeri ihalalerde ceplerini ne kadar doldurmuşlardır? PKK ile süren 30 yıllık savaşta hangi generaller uyuşturucu ve silah ticaretinden köşeyi dönmüşlerdir? Yüksekova çetesi size birşey hatırlatıyor mu?  28 Şubat’ın neden olduğu 2001 krizi ile bu ülkenin milyarlarını başka ülkelere gönderenler generaller değil miydi? 28 Şubat’çı generaller emekli olunca hangi şirketlerin yönetim kurullarında görev yaptılar. Bizde soru çok paşa efendi. 

Sabrınız varsa devam edelim.

DİNDAR NESİL YETİŞTİRİLECEĞİ BAĞIRA BAĞIRA SÖYLENDİ

İçerde izlenen yolda ilk adım; Milli Eğitimi 2023 yılında din devleti esasını kabul edecek nesil yetiştirmeyi amaçlayacak şekilde programlamaktı. “Dindar nesil” yetiştirileceği bağıra bağıra ve açıkça söylenmiştir.

Medreseye dönüşen okullarda müfredat; dünyevi olmaktan ziyada uhrevi nitelikli değiştiriliyor. Başarılarıyla tanınmış okullar yok ediliyor.

2002 yılından önce Nobel ödülü alan bilim adamımız yoktu ama dünyaca saygı gösterilen “Türk” plakalı pek çok bilim adamımız vardı. Bundan sonra bilim adamlarımız uçacaklardır.

Dini veya şeri kuralları uygulayacak polis gücü de bu arada ihmal edilmemiştir.

Başkanlık sevdasının arkasında “paçayı kurtarma” olduğu kadar halifelik arzusunun yatmakta olduğun kuşku yok. Bu nedenle fırsat düştükçe “biz Müslüman ülkelerin umuduyuz” diyebilmektedirler. Halifelik, dinimiz ile hiç bir ilgisi olmamasına rağmen kendilerine ek bir yönetim gücü vereceği için istenmektedir. Bu yüzden mezhep kavgaları yaratılmakta veya mevcut olanlar körüklenmektedir. “Derin Strateji”nin arkasında da bu hedef yatmaktadır.

İslam ülkeleri arasında saygın bir konuma ulaşmayı kendilerine tanrısal bir görev olarak görmüşlerdir. Boşuna Ortadoğu’ya, Mısır, Suriye, Libya, Filistin’e müdahale edilmemiştir. Suudi Arabistan, Katar, Körfez ülkeleri ve diğer Müslüman ülkeler ile ilişkilerimizin hepsi bu amaca yöneliktir: Kahraman olmak ve zamanında halifelik için taraftar toplamak. Bir insan neden diğer Müslüman ülkelerde kişisel reklamını yaptırır acaba?

Burada büyük stratejist paşamız  “İslam dünyasına niye müdahale ediyorsunuz” diye soruyor? Orası Amerikalıların, İngilizlerin, Yahudilerin ve Batılıların müdahale bölgesi diye açıktan yazamamış, orasını siz anlayın. 

Yahudiler, hain Siyonist olarak kabul edilen Yahudiler ile din faktörü ileri çıkınca küsüyorlar, doğal gaz olunca barışıyorlar. Politikada bir tutarlılık yok. Ama tüm İslam alemi böyle; görünürde hepsi İsrail’e küs ama kapalı kapılar ardında İsrail ile görüşmeler yapıyorlar.

Dış politikada tutarlılık yokmuş. Eskiden vardı biliyorsunuz! NATO ve Gladyo ne derse onu yapmak dış politikada tutarlılığımızı gösteriyordu! 

Halifelik ilan edilince (Başkanlık İlanı da bu iş için yeterli ve OHAL’in uzatılmasından bu sezilebiliyor…) Cumhuriyetin başlangıcında ilan edilen devrimler kaldırılacak, Cumhuriyet’in bütün kazanımları yok edilerek 1600 yıl önce yaşayan bir kavmin yaşantısına dönülecektir. Çok muhtemelen Atatürk, vatan haini ilan edilecek, kadınlar için kölelik devri tekrar başlayacaktır

“Kadın erkek eşitliği yoktur ve asla olamaz”, “Kadın evde oturmalıdır. İş hayatına girmemelidir…”, (Çalışan kadınlar için) “Fuhuşa hazırlık yapan sürece destek oluyorlar…”,“Örtüsüz kadın ya satılık ya kiralıktır” gibi sözler artık rahatlıkla ifade edilmekte, söyleyenler hakkında hiç bir adli işlem yapılmamaktadır.

Burada bu paşanın zırvasına küçük bir ara verelim de soluklanın. Zırvanın fazlası baş dönmesi yapabilir. Soralım;

Yukarıda bahsi geçen olaylara tanık olan var mıdır? Peki kariyer yapmak, iş hayatına atılmak isteyen kızları 28 Şubat’ta üniversitelerden atarken bu paşa efendi nerede idi? Cumhuriyet balosunda mı, rakı sofrasında mı? 

Dayanın az kaldı, bitirelim.

Saçmalamak, düşünce özgürlüğü kapsamındadır. Varsa yoksa kadın ve kızlar. Nedeni açık, kadınlar ve kızları tanrının imalat hatası olarak gören, İslamiyet sonrası cahil bir toplumu kendilerine örnek alıyorlar. Ardında yatan ise sosyalleşememek, kız-erkek ilişkisini, kadın-erkek ilişkisini kafalarında doğru bir yere koyamamak. Kadın tarlada çalışırken erkeğin kahvede kağıt oynamasını ekonominin gelişimi için çözüm yolu olarak görüyorlar. Eğer kadın-erkek ilişkisi için bir model aranıyorsa Anadolu’ya ilk gelen Türklerin kadın-erkek ilişkilerine baksınlar …

Hiç bir pagan veya semavi dinde yalan kabul edilmemiştir, hırsız dindar olamaz, yalan söylemek affedilmez, insanların bir birini öldürmesi hoş görülemez, devlet malının çalınması cezasız kalmaz. Ancak,geçmişte ve hatta bugünlerde, insanlar cemaat, tarikat mezhep gibi tanımlamalar ile kendine tanrı veya peygamber eşiti değer biçen kişilerin uyduruk tefsirleri ile orijinal din anlayışını değiştirip kendilerine göre bir din yaratmışlardır. Ülkemizde de durum farklı değildir. Değiştirilen din halkı sadece aldatmak için değil sömürmek içinde kullanılmaktadır.

Bakın burası muhteşem olmuş yazının. Erlerimizi, İslami terminoloji olan “şehit olmaya” PKK ile savaşmaya gönderen generallerimiz, onların başörtülü analarını, bacılarını orduevlerine almazlardı. Din halkı sömürmek üzere sizin gibiler tarafından kullanılmıştır. Katılıyoruz. Atetürkçülük ve laiklik üzerinden dinde tahrifat yapma çalışmalarına ise hiç değinmemiş paşamız. 

“Hilafeti kaldıran biri benim ‘Ata’m değildir. Dini bütünlere yaptığı baskılar, koyduğu yasaklar ortadadır…” gibi gerçek dışı ve kin kusan ifadeler, Cumhuriyet dönemini ve ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ü karalamak için kullanılmaktadır. Hilafetin dinle ne ilgisi var? Yine de sanki dinin bir unsuru gibi gösterilmekte hiç bir beis görülmemektedir.  Bugünlerde maalesef iyi partili olmak Mustafa Kemal hakkında söylenen kötü söz  miktarı ve şiddeti ile ölçülmektedir.

Zaman, kış uykusundan uyanma zamanıdır.

Dün Cumhuriyet’in 93. Kuruluş günüydü. Önemini anlayanlara kutlu olsun.

Özden Örnek / Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı

Odatv.com

Hani paşamız bizim tarikat şeyhlerine filan taptığımız iddiasında ya, yukarıdaki “ulu önder” kelimesinin nasıl bir tapınma ifadesi olduğunu size bırakıyoruz.

Son olarak soralım bu paşa efendiye. Buyurmuş ya kendileri, AKP’nin 2023 hedefi var. Ne güzel en azından bir hedefi var. Peki sizin hedefiniz ne idi. Sonsuza kadar ülkeyi 10 yılda bir soyulan, NATO’nun taşeronu olarak tutmak mıydı?

Çünkü biz sizde asla bir hedef göremedik. Arka taraflarınızı lüks ordu evlerinde oturtup her 10 senede bir ülkede yaptığınız ekonomik ve siyasi soygunlar harici bir hedefinizi görseydik gam yemeyecektik. 

Artık düşün bu milletin sırtından ve devletin size bahşettiği lüks içinde emekliliğinizin tadını çıkarın.  Hezeyanlarınızı da eski alışkanlığınız olan günlüklerinize yazın, çünkü bizim midemiz kaldırmıyor artık bu iğrençlikleri…