Cürmleri kadar yer yakarlar…

screenshot_9

– Bir dünya savaşındayız ama çok az Amerikalı bunun fakında. (Sayfa 2)

– Bu (Obama) yönetim, bizi düşmanımızı layıkıyla tanımlamaktan men etti: Bunlar radikal İslamcılar. (Sayfa 3)

– Kamuoyu önünde bizimle dost olduklarını söyleyen ama düşmanımızla ortak çalışan ülkeler tarafından aptal yerine konulmaya artık tahammülümüz kalmadı. (Sayfa 9)

-Dünyanın acilen bir İslami Reform’a ihtiyacı var ve buna şiddet karışırsa şaşırmamalıyız. (Sayfa 10)

– Nasıl kazanacağız? Düşmanımızı destekleyen rejimlerle doğrudan yüzleşip, onları zayıflatıp mümkün olduğunda da devirerek. (Sayfa 113)

***

BU alıntılar, Donald Trump’ın hafta içi Ulusal Güvenlik Danışmanlığına atadığı Savunma Bakanlığı eski İstihbarat (DIA) Direktörü Mike Flynn’in dört ay önce çıkan kitabı “Savaş Alanı”ndan. Alt başlığı, “Radikal İslam ve onun müttefiklerine karşı süren küresel savaşı nasıl kazanabiliriz”. Amerikan dış politikasının yeni dönemki rehberinden.

Bu kısımlar dışında, Flynn’in Kürtleri övdüğü (sayfa 139)… Mısır’da 2013’te Müslüman Kardeşleri deviren Sisi’ye methiyeler düzdüğü (sayfa 134)… Mısır’ın İsrail ve Ürdün’le birlikte ABD’nin bölgede asıl ortağı olması gerektiğini savunduğu (Sayfa 177)… Putin’in buna yanaşacağını düşünmese de “ABD ve Rusya’nın radikal İslamcılara karşı savaşta ortak bir zemin bulabileceklerine inandığını” söylediği (sayfa 174) bölümler var ki… Trump Yönetimi dış politikasının bölgeye dair yeni parametreleri.

***

 ÇOK katı değil mi? Şimdiye kadar Obama Yönetimi’nden hiç duymadığımız şeyler… Hatta ondan önce Bush Yönetimi’ndeki neo-conları bile aşan bir söylem. Nitekim neo-conlardan çok farklı, diktatörler ve Rusya gibi Washington yerleşik düzeni için tabu sayılan bir ülkeyle bile işbirliğini öngören yepyeni bir konsept bu.

İşin başka bir çarpıcı yanı, Flynn, yeni şekillenen Trump kabinesinde bu çizgisinde yalnız değil. Ve hafta içi Adalet Bakanlığı’na atanacağı açıklanan Alabama Senatörü Jeff Sessions ile CIA Direktörü olacağı duyurulan Kansas milletvekili Mike Pompeo da aşağı yukarı aynı türden bir söyleme sahip. Pompeo’nun 15 Temmuz darbe girişimi sırasında attığı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “İslami totaliter bir diktatöre”benzettiği tweet mesajı, Flynn’in diplomatik bir dille yazdığı kitabın Trump kampanyasına uyarlanmış şekli sadece.

***

GEÇEN hafta Flynn’den hemen önce Trump Tower’da gördüğüm Sessions’la olan konuşmamızda da aynısını fark ettim. Yeni dönemde Türkiye ile ilişkileri nasıl değerlendirdiğini sordum. On the record sadece şunu söyledi: “Türkiye’nin olduğu yer, dünyanın önemli bir bölgesi. Türkiye’yle tarihsel iyi ilişkilerimizi yola koyup iyileştirmeyi, genişletmeyi dört gözle bekliyoruz.” Yola koymak… İyileştirmek. Ne demek bu? Onun cevabı da Sessions’ın, 21 Ağustos tarihinde Fox kanalına söylediği sözlerde: “Türkiye daha İslami bir ideolojiye kayıyor gibi görünüyor. Bu çok tehlikeli ve umarım devam etmez. Bu (Obama) Yönetim, bu kaymayı durdurmak için hiçbir şey yapamadı. Bu da sorun yaratıyor. Türkiye çok büyük bir müttefik ve Türkiye’nin yanlış istikâmette hareket etmesi çok sorunlu. On yıllardır Türkiye’yle olan iyi ilişkimizi devam ettirmeliyiz.”


Şimdi burada bir araya girelim. Tolga Tanış ve Batının tasmalı gazetesi Hürriyet aklınca burada aba altından sopa gösteriyor. Sertlik yanlısı bir iki tane emekli general parçası ile bizi korkutacaklar. Kendisine General Douglas MacArtur’un başına gelenleri bir defa daha okumasını tavsiye edelim.  Görevi bırakmak  zorunda kaldığında Kongrede yaptığı “Eski askerler ölmez, sadece solar gider” konuşmasını da. Hatta kendisine ABD Ankara elçiliğinin web sitesinden bir alıntı ile yardımcı olalım:
(…)MacArthur, askerlerin sivillerin kontrolünde olduğu ilkesini ihlal ederek, Çin’in bombalanması ve Chiang Kai-shek’in Milliyetçi Çin birliklerinin kıta Çini’ni işgaline izin verilmesi için halk desteği sağlamak amacıyla harekete geçince, Truman onu emirlere itaatsizlikle suçlayıp görevden aldı ve yerine General Matthew Ridgeway’ı atadı. (…)
Generallerin politikaya atıldıklarında nasıl damdan düşmüş şaklabana döndüklerini ve tükürdüklerini yalama hızını görmek için aslında ABD gibi çok uzak yerlere gitmeye ihtiyaç yok. Türkiye’de Müslümanlara karşı sertlik yanlısı politikaları savunan ve uygulayan Çevik Bir paşamızın sonrasında düştüğü halleri bir hatırlayıversinler. 
Yazıya devam edelim:

 

BU alıntıları şunun için aktardım. Geçen hafta da değindiğim gibi Flynn ve bu ekibin Trump’ın yeni ulusal güvenlik ekibini oluşturması Fetullah Gülen için kötü bir haber. Ama öte yandan, Gülencilerin bu yönetimle yaşayacağı sıkıntının altında yatan bakış açısı, Ankara’nın mevcut politikalarını dikkate alırsanız Türkiye ve ABD arasında da problemli bir dönemin yaşanabileceğinin habercisi.

Erdoğan şimdi Trump’la kuracağı kişisel ilişkiye ağırlık verecekmiş gibi görünüyor. Nitekim Obama’nın Ocak’ta görevi devretmesini beklemeden Trump’la Aralık’ta New York’ta yüz yüze bir görüşme yapmak istediğini öğrendim. Ama Trump’ın vaktinin çoğunu başkanlığın protokol kısmıyla geçireceğini… Mitingler yapmaya devam edeceğini… Ayrıca dış politikayla ilgili hiçbir bilgisi olmadığını düşünecek olursanız… İki lider arasındaki ilişki, aşağıda işi yürütecek, “Radikal İslam”la savaşa hazırlanan ekibin yaklaşımlarına nasıl etki edecek emin değilim. Zira hem Flynn’in hem diğerlerinin ‘terörist’ kabul ettiği Müslüman Kardeşler unsurlarının, Hamas üyelerinin, Ankara için nasıl bir yüke dönüşeceğini öngörmek pek zor değil.

***

DAHA devam edeceğiz tartışmaya. Ama önemli olan, bu yeni ekibi doğru okumak gerek. Her şey Ankara’nın istediği gibiymiş gibi bir görüntü sunmak, Gülencilerin yaşayacağı sıkıntının iki ülke arasında her konuda bir mutabakata dönüşeceği izlenimi vermek doğru değil.

Şahin değiller. Her zaman müdahale yanlısı bir çizgiyi savunmuyorlar çünkü. Irak Savaşı’nı, Libya’da Kaddafi’nin devrilmesini yanlış bulan insanlar bunlar.  Ama sertler. Sekiz yıllık Obama Yönetimi’nde dünyaya karşı hükümetin yüzü olmuş kimsenin olmadığı kadar sertler. Çok farklı dinamikler var artık Washington’da. Farklı bir oyun planı, farklı bir ton ve en önemlisi farklı yöntemlerin devreye gireceği yeni bir dönem bu.

http://sosyal.hurriyet.com.tr


Türkiye ekip okumayı bırakalı yıl oldu ama Hürriyet olayı bir türlü kabullenmek istemiyor. Artık onlar Türkiye’nin adımlarını okuma peşine düştüler. Washington’un kirli labirentlerinde dolaşan Tolga Tanış’ın bu konuyu da sevgili generallerine sormasını çok isteriz doğrusu…

screenshot_14


Onlar bir türlü üstesinden gelemedikleri İslam için kirli planlar yaparken Türkiye’nin eli armut topluyor sanıyorlar. Bir iki haber hatırlatarak bitirelim…

Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ (STM) Pakistan Savunma Üretim Bakanlığının açtığı denizaltı modernizasyon ihalesini, denizaltıyı yapan Fransız firmaya karşı kazanarak önemli bir başarıya imza attı. Türkiye böylece, ilk defa denizaltı gibi ileri teknoloji gerektiren bir alanda mühendislik ihracatı yapacak. Pakistan Deniz Kuvvetlerinin envanterinde bulunan Agosta 90B sınıfı denizaltıların yarı ömür modernizasyonu amacıyla yapılan uluslararası ihalede, bu denizaltıları tasarlayıp üreten Fransız firmaya karşı yarışan STM, ihaleyi kazandı.Biri kesin, opsiyonlu 3 denizaltının modernizasyonunu ilgilendiren anlaşma, Pakistan Savunma Üretim Bakanlığı ile STM arasında, Türkiye’nin Pakistan Büyükelçiliği ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı yetkililerinin müşahitliğinde Pakistan’ın Rawalpindi şehrinde imzalandı.
Pakistan için 2. proje
Pakistan ile daha önce Denizde İkmal Tankeri Projesi imzalayan ve askeri gemi bazında tek kalemde en büyük ihracatı gerçekleştiren STM, denizaltı modernizasyonuyla bu ülkedeki projelerinin sayısını 2’ye çıkaracak. Pakistan Deniz Kuvvetleri için büyük önem taşıyan Denizde İkmal Tankeri, 2 ay sonra Pakistan’ın bağımsızlık gününde törenle denize indirilecek.
KAYNAK AA

376807

ASELSAN tarafından milli olarak geliştirilen ve Türk denizaltılarında kullanılan KULAÇ’ın (derinlik ölçme sonarı), yurt dışındaki ilk kullanıcısı Endonezya oldu. Türkiye’nin su altı akustik sistemlere yönelik ilk ihracatı olan ASELSAN’ın KULAÇ İskandil Sistemi, Endonezya denizaltısına entegre edildi. Endonezya Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan KRI Nanggala 402 denizaltısında gerçekleştirilen entegrasyon ve kabul faaliyetleri çok kısa süre içerisinde başarıyla tamamlandı. Yürütülen çalışmalar sonunda üst düzeyde müşteri memnuniyetine ulaşıldı. Sistemin başarılı bir şekilde göreve başlamasının ardından, Endonezya Deniz Kuvvetlerinin, ASELSAN ürünü denizaltı ve su altı akustik sistemlerine yönelik taleplerinin artacağı değerlendiriliyor.

GÜVENLİ SEYİR SAĞLIYOR

KULAÇ, denizaltıların ve gemilerin güvenli seyir yapmasına yardımcı oluyor. Sistem, suya gönderilen akustik sinyalin dipten ve su yüzeyinden yansımalarının dinlenmesi ve gönderme/alma zamanı arasındaki farkın ölçülmesiyle gemilerin ve denizaltıların derinliğini hassas olarak kullanıcıya bildiriyor. ASELSAN’ın geliştirdiği sistem, Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan denizaltılara entegre edildi. KULAÇ, 2013’ten itibaren görevine sorunsuz şekilde devam ediyor. Sistem, gelecek dönemde ADA Sınıfı Korvetlerde (MİLGEM) ve Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi’nde (LHD) de kullanılacak.


Şimdi bu haberlerin anlamını tam olarak algılayamamış olabilir Hürriyet’in Washington’da ki adamı. Biz buna yavaş yavaş askeri entegrasyon diyoruz. Buna İslam Ordusunu ve İslam ülkeleri İstihbarat teşkilatlarının yıllar önce sessiz sedasız kurdukları ortak havuzu da ekle istersen Tolga Tanış. 

Washington’un sert adamları ateş olsalar cürmleri kadar yer yakarlar.