SAPAN
Ömer Kayani
İngiliz ve Amerikan devletlerinin gizli bir projesi olan ve direkt olarak ABD Başkanı ve İngiltere Başkanına bağlı, kod adı “Spartalı” olan özel eğitimli ajan Cochran’ın son görevi çok gizlidir. Eski Doğu Alman gizli servisi Stasi’nin eski bir ajanına Rus istihbarat servisi çalışanı Rus devlet arşivinden çok önemli bir antlaşmanın belgesini sızdırmıştır. Gizli anlaşma soğuk savaşın sona ermesi ve Berlin duvarının yıkılmasının ardından Rus ve Amerikan derin devletleri arasında imzalanmıştır ve en yüksek gizlilik derecesi ile saklanmaktadır. Bu antlaşma o kadar gizlidir ki bir şekilde dışarıya sızma durumu olursa hayatını bu anlaşmanın gizli kalmasına adamış ve bu işle görevlendirilmiş efsanevi bir suikastçı sızdıranın ve belgenin peşine düşecek ve sızdıranları her kim olursa olsun ortadan kaldıracaktır.
Evet, bir romandan bahsediyoruz.
Kitabın adı “Sling Shot” (Sapan) ve yazarı “Matthew Dunn” kesinlikle sıradan birisi değil. İngiliz Dış İstihbarat Servisi MI6’in üst rütbeli saha sorumlusu. Görevleri arasında ajan devşirmek/kullanmak, özel operasyonların koordinasyonu ve planlanması ve dünyanın birçok bölgesine derin sızma ajanları yerleştirmek. En tehlikeli coğrafyalarda görev yapmış ve istihbarat toplama, derin sızma, silahlı çatışma, patlayıcılar, silahsız savaş, gözetleme ve sızma konularında uzmandır.
MI6 görevlilerine madalya verilmemesine rağmen, çok önemli uluslararası bir olayda oynadığı rol o kadar önemlidir ki Dışişleri Bakanlığı tarafından kendisine özel olarak taltif verilmiştir.
MI6’de görev yaptığı yıllar boyunca 70 görev üstlenmiş ve hepsini başarıyla bitirmiştir.
Kitabın yazarının biyografisi böyle. Baştan sona beyin çeperlerinizi zorlayan, istihbarat dünyasının oyun içinde oyun kurabilen komplo teorisyeni istihbaratçılarının roman boyunca yaptıklarının detaylarını bir kenara bırakıp romanın sonuna gelelim ve bu çok önemli belgenin ne olduğunu romanın sonunda Hollanda’da Uluslararası mahkemede ifade veren Rus subaydan aktaralım. Aralara bazı güncel medya haberlerini koymayı da ihmal etmeden:
“1995 yılında Rus Dış İstihbarat servisi için çalışıyordum. O yılın Aralık ayında Berlin’de gizli bir toplantıya katılmam emredildi. Diğer katılımcılar bazı Rus generaller, eski Doğu Alman İstihbarat Servisi Stasi görevlisi bir Albay, CIA görevlisi ve Amerikalı bir general. Toplantı ABD ve Rus başkanları tarafından onaylanmış ve Doğu Alman istihbarat görevlisi tarafından organize edilmişti. Amacımız gerektiği takdirde yükselen süper güç Çin’e karşı Amerikan-Rus ortak askeri müdahale protokolü oluşturmaktı. Bu protokoller Rusya ve ABD’nin ilgili askeri birimlerinde saklanacak ve gerektiğinde çok hızlı bir şekilde uygulamaya konulacak şekilde hazır tutulacaktır.
ABD başkanı ortak operasyonla Filipinler denizinde konuşlanacak Rus denizaltılarının klasik füzelerle Çin’in karada konuşlu füze üslerini vurabileceğine ve bu saldırıların Çin için yeterli bir uyarı olacağına inanıyordu. Amerikalılar ise harekâta yine Filipinler denizinde konuşlandırdıkları sofistike füzeler taşıyan savaş gemileriyle katılarak Rus füzelerinin hedefe varmadan önce Çin füzeleri tarafından engellenmesinin önüne geçeceklerdi.
Buna rağmen Doğu Alman katılımcı stratejik füze saldırılarının Çin’in süper güç olarak dişlerini göstermesine engel olmayacağına inanıyordu. Gizli toplantıda “Çin’in şoke edilerek boyun eğmeye zorlanması gerektiğini” savunuyordu. Toplantıya katılan diğerleri de aynı konuda hemfikirdi. Birçok seçenek gözden geçirildikten sonra Çin’in sivil nüfusuna devasa bir saldırının en iyi çözüm olduğuna karar verildi. Rus füzeleri konvansiyonel değil biyolojik savaş başlıkları taşıyacak, Amerikan füzeleri de bu soykırımı yapan füzelerini hedefe ulaşmasını sağlayacaktı. (…)
Ruslar şehirlerde sivil nüfusun yoğun olduğu bölgeleri hedef alacaktı. Bir saldırı dalgasında 100 milyondan fazla insanı öldürebileceğimizi tahmin ediyorduk. (…)
Eğer Çin tehdit olursa Rus ve ABD başkanları kendi aralarında görüşecekler. Generallerine protokolleri aktif hale getirmelerini emredecekler. Dört gün içinde Rus denizaltıları Filipinler denizine ulaşacak. Onların üzerinde Amerikan destroyerleri olacak. Rus biyolojik savaş başlıkları Pekin, Şangay, Hong Kong ve diğer şehirleri vuracak. Amerikan engelleyici füzeleri Çin’in füzelerle yapacağı engelleme direnişini kıracak.
Kitabın son bölümünün özeti bu şekildedir. Rus general protokollerle ilgili verdiği ifade de daha ilginç bir ayrıntıya değinir ve Amerikan başkanının protokollerde yer alan biyolojik savaş başlığı kullanımından haberdar olmadığını ve protokollerin uygulamaya konması emri verdiğinde bunu sadece konvansiyonel bir saldırı sanacağını belirtir. Yani Amerikan başkanı protokollerin uygulamaya konması emrini verdiğinde bunun bir soykırım olacağını bilmemektedir. O zaman ki Rus başkanı ise planın ayrıntılarını bilmektedir ve Rus general şöyle devam eder:
“Ama şunu anlamalısınız ki bu bizim en son başvuracağımız ve hiçbir zaman uygulamayacağımızı umduğumuz bir çözümdü. Rusya Başkanının planın detaylarını ABD Başkanına söylememesinin tek nedeni bilmesi durumunda bu protokolleri çöpe atacağıydı. Ama şimdi durum değişti.”
Rus general gizli toplantıya katılan ve planın tüm gerçek detaylarını bilen Amerikalı katılımcılardan birinin artık ABD Başkanını direkt etkileyecek bir makamda olduğunu ve yıllar önce Berlin’de yapılan gizli toplantıya katılan diğer iki Amerikalı katılımcıyı da yanına alarak bu üçlünün ABD başkanının kararlarını etkiyebilecek düzeye geldiklerini, Çin’in uzun vadede ABD’ye en büyük stratejik tehdit olduğu konusunda Başkanı ikna ederek protokolleri uygulamaya koydurabileceklerini söyler.
Protokollere verilen isim “Sapan” dır.
Ne derler bilirsiniz:
“Yazarın ne yazdığına değil ne fısıldadığına bakmak gerekir”.
Rus general romanda ne diyordu? Artık bu adamlar iktidara geldiler ve bu çılgın protokolleri uygulayabilirler.
Pasifikte Kuzey Kore’ye karşı suların ısındığı şu günlerde gerçek hedefin kim oluğu konusuna daha detaylı kafa yormak gerektiğini düşünenlerdeniz…