BİN YILIN MEYDAN OKUMASI

28 Şubatçı generallerin tasfiyesinin ardından genelkurmay başkanı olan Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu 1999 yılında yaptığı bir açıklamada “28 Şubat gerekirse bin yıl sürer” demişti.

O günlerin sıcağında bu açıklama Türkiye’de dindarlara karşı bir tutum gibi algılansa da Kıvrıkoğlu’nun ordudan Amerikancı subayların en azından bir kısmını tasfiye ettiği ve Çin ile askeri tatbikatları başlatan komutan olduğu bilinmektedir. Yine Kıvrıkoğlu’nun (biri Kıbrıs’ta) en az 4 suikast girişiminden kurtulduğu ve Nato görevinden kendisi ile aynı rütbede bulunan Amerikalı komutandan emir almayı reddettiği için geri döndüğü de bilinmektedir.

BİN YIL KODU

Kıvrıkoğlu’nun bin yıl söylemini bu kez 3 yıl sonra 2002’de Amerika’da yapılan “Bin yılın meydan okuması” (Millenium Challange) tatbikatında duyduk. Amerika’nın tanımadığı Lozan anlaşmasının yıldönümü olan 24 Temmuz 2002’de başlayan Amerikan tarihinin en büyük tatbikatının Hürriyet gazetesinde şöyle yer almıştı:

ABD, 13 bin 500 kişinin katıldığı, ülkenin 26 ayrı bölgesinde gerçekleşecek, üç hafta süreli tarihindeki en büyük askeri tatbikatına başladı. (25.07.2002, Hürriyet)

Hürriyet gazetesinin haberinde bahsetmeyi “unuttuğu” tatbikatın konusu ise şöyledir:

İşgal edilmesi planlanan ülkede önce yıkıcı bir deprem meydana gelir, bu depremle eş zamanlı olarak uluslararası bir mahkeme ülkenin sınırlarını ilgilendiren ve çıkarlarına ters bir karar alır. Burada konu daha da ilginçleşir ve ordu hedef ülkede darbe yapar ve yakınında bulunan ada ülkeyi ablukaya alır. Önemli ulaşım yollarında bulunan bu adanın ablukaya alınması ile birlikte ABD harekete geçer ve 96 saatte o ülkenin önemli şehirlerini işgal etmeye çalışır. (19.11.2017, Aydınlık)

Herhalde deprem bölgesinde bulunan Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası mahkemelerde yargılanması söylemleri, Akdeniz enerji kaynakları savaşında Kıbrıs’ın merkez olması, 15 Temmuz darbe girişimi gibi olayları bu tatbikatın konusu kısmında ilgili satır aralarına yerleştirmişsinizdir.

Bin yıldır Anadolu topraklarında hüküm süren Müslüman Türklere bir mesaj niteliği taşıyan tatbikat yabancı basında ise sanki İran’a karşı yapılmış gibi lanse edilmiştir.

İsteyenler Amerikan Ordusunun “MC02 Final Report” isimli 752 sayfalık tatbikat analizinde konunun tüm detaylarını bulabilirler.

Biz kendi anladığımızı ortaya koyalım:

Türkiye’de deprem olur, hani şu deprem prof.larının sizi durmadan korkuttuğu depremlerden biri, ardından 15 Temmuz gibi bir darbe olur, ardından yönetimi ele geçiren haydut komutan Kıbrıs’ın tamamını ele geçirmek için saldırı başlatır. Tabii amacı NATO’yu Türkiye’ye saldırtmaktır. Hani 15 Temmuz gecesi, Kıbrıs’ta güneyimize çıkarma yapmak için bekleşen Kıbrıs’ta konuşlu İngiliz kuvvetlerini, Suriye ve Irak sınırında bekleşen Amerika’nın IŞID ve PKK/PYD teröristlerini hatırlamışsınızdır herhalde.

Lafı uzatmadan 2002 yılında yapılan bu ilginç tatbikatın en önemli sonucuna geçelim:

Kırmızı Kuvvetlerin (düşman Türkiye) başındaki General Paul K. Van Riper çok çetin bir cevizdir. Senaryoya göre zamanının 5 yıl ilerisinde teknoloji kullanan Mavi kuvvetler (Amerika) yüksek teknolojisi olmayan kırmızı kuvvetleri ablukaya alarak hızlıca teslim olmalarını sağlayacaktır.

İşte orada film kopar.

General Van Riper komutasındaki kırmızı kuvvetler, geleneksel olmayan taktikler ve asimetrik savaşla mavi kuvvetleri tatbikatın ilk günlerinde feci bir yenilgiye uğratırlar. 

Hadi mavi kırmızı demeden doğrudan isimlerini koyalım.

Gücünün farkında olan Amerika Türkiye’den 24 saat içinde teslim olmasını ister. Bunun kesin savaş başlangıcı olduğuna karar veren Türkiye 24 saatin bitimini  beklemeden harekete geçer ve tesbit edilmesi zor küçük ve hızlı botlardan atılan seyir füzeleri ile Amerikan donanmasına saldırır.

Birçok Amerikan gemisinin batırılmasının ardından hızlı botlarla ikinci saldırı dalgası gelir. Bu saldırı sonunda 1 Amerikan uçak gemisi, 10 kruvazör, 5 çıkarma gemisi batırılmıştır. Bu 2. saldırı dalgasından yüksek teknoloji dinleme aygıtları kullanan Amerikan donanma istihbaratının hiç haberi olmamıştır çünkü düşman Türkler camilerin minarelerinden okunan ezanları saldıya başlama kodu olarak kullanarak düşmanı faka bastırmıştır.

Eminiz tam burada 15 Temmuz darbe gecesi minarelerden okunan ezanların adeta bir kod gibi kullanılması aklınıza gelmiştir.

Biz yine 2002 yılından bahsettiğimiz hatırlatarak devam edelim.

Türkiye elektronik haberleşme yöntemleri yerine motor kuryeleri, saldırı için hafif uçakları, hızlı küçük botları kullanarak yüksek teknoloji kullanan Amerika’yı şaşırtmıştır. Eğer tatbikat değil de gerçek savaş olsaydı daha savaşın başında 16 geminin batırılışı sonrası Amerikan donanmasının asker kaybı 20.000 kişi olacaktır.  

Şoka giren ve büyük utanç yaşayan Amerikan donanması tatbikata ara verip angaje olma kurallarını yeniden yazarlar.

 Sonu bir Hollywood filmi gibi güzel bitmelidir tatbikatın.

Yeniden yazılan senaryoda komedi öyle boyutlardadır ki, önce vurulan 16 gemi vurulmamış kabul edilerek geri getirilir, ardından   Türk kuvvetlerinden yerlerini söylemeleri ardından geri çekilip Amerikan kuvvetlerinin çıkarma yapmasına izin vermesi istenir. 

Bize ayrılan sayfalar bu komedinin tamamını anlatmaya yetmeyeceğinden burada keselim. Zaten kırmızı kuvvetlerin komutanı da durumu protesto ederek kalan günlerde bir hareket yapmaz ve Hollywood filmi mutlu sonla tamamlanır.

Tatbikatta kullanılan düşman deniz kuvvetleri, yapısı itibariyle hızlı küçük botlar üzerine monte edilmiş seyir füzeleri kullanan İran donanmasına çok uysa da senaryo tam anlamıyla Türkiye ve Kıbrıs’ı tanımlamaktadır. Ama hem Akdeniz hem de Hürmüz’ün yüzlerce savaş gemisiyle adeta ablukada olması her iki ülkenin de hedefte olduğunu düşündürmektedir.  

2002 yılında kendi tatbikatında yenilen Amerika’ya geçtiğimiz günlerde bir tavsiye de İngiliz ordusunun emekli donanma amiralinden gelmiş ve Amerikanın İran’ı pasifize etmek için 1 milyon askere ihtiyacı olduğunu söylemiştir.

Hazır söz İngilizlerden açılmışken Amerikan Saratoga uçak gemisi tarafından Ekim 1992’da yapılan NATO tatbikatı sırasında 2 füzeyle bilerek vurulan TCG Muavenet muhribimizin ismini devraldığı  Muavenet-i Milliye gemimiz 13 Mayıs 1915’de İngiliz donanmasının en büyük zırhlılarından Goliath’ı vurarak batırmıştı.

Bu olay Çanakkale savaşında İngilizlere en büyük şoklardan birini yaşatmış, önce İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Fisher  ardından Bahriye Nazırı Winston Churchill istifa etmiş ve İngilizlerin Akdeniz Sefer Kuvvetleri Komutanı Ian Hamilton’un günlüğünün son satırlarında şunları yazmıştır:

“Düşman madalyayı hak etti, kahrolsunlar”

İşte Goliath zırhlısının batırılmasının yıldönümünde, yani 13 Mayıs 2019’da Cumhuriyet tarihinin en büyük planlı tatbikatı Denizkurdu-2019, Anadolu’yu çevreleyen üç denizde 131 gemi, 57 uçak ve 33 helikopterin katılımıyla yapılmıştır.

Tatbikatın Kıbrıs’ın yakınında yapılan kısmını anlatan şu paragraflara bakalım:

“İskenderun’daki tatbikatta senaryo gereği, şiddetli deprem sonrası tüm ulaşım ve iletişim alt yapısı depremden olumsuz etkilenen “Haki” ülkesine, “Mavi” ülkesince deniz yoluyla gönderilen (…) ”

Tatbikatta, depremde yıkılan bir binanın duvarındaki ‘17.08.1999’ yazısı ve bir arama timinin boynuna astığı ’17.08.1999 Unutmadık Ders Aldık’ yazılı asker künyesi ile Marmara Depremi’nin anımsatılması ise dikkat çekti.  (…)”

Amerikanın “Millenium Challange” tatbikatı herkese yararlı bir okuma olmuş gibigözükmektedir…