Mae dünyanın en büyük ve en güçlü teknoloji ve sosyal medya şirketi için çalışmaya başladığında, bunu hayatının fırsatı olarak görür. Şirkette azmi ve başarısı ile yükselirken şirketin kurucusu tarafından mahremiyet, etik ve nihayetinde kişisel özgürlüğünün sınırlarını zorlayan çığır açıcı bir deneye katılmaya teşvik edilir. Ancak deneye katılımı ve aldığı her karar, arkadaşlarının, ailesinin ve insanlığın hayatını ve geleceğini etkilemeye başlayacaktır…
2017 yılı yapımı “The Circle” (Daire) filminin kısaca konusu böyle. Lafı evirip çevirmeden filmde ismi “Circle” olarak geçen bahse konu şirketin aslında “Google” ve “Facebook” benzeri şirketlerden ilham alınarak canlandırıldığını söyleyebiliriz.
Filmin kahramanı genç kadının katıldığı “çığır açıcı sınırları zorlayan” deney ise üzerinde taşıdığı bir kamera ile hayatını 24 saat boyunca internetten yayınlamasıdır. Aslında insanlar “biri bizi gözetliyor” gibi TV programları ve “facebook” gibi elektronik programlar ile bu işe çoktan alıştırdığından kulağa artık çok çılgın gelmiyor olabilir.
Zaten “Circle” filmi de dünyada da pek ses getirmemekle birlikte verdiği ince mesajlar oldukça ürkütücü filmin sonu ise hayli düşündürücüdür.
Açık toplum, yüzde yüz şeffaflık, her anın kayıt altına alınması ile yolsuzlukların, cinayetlerin vb. kötü hadiselerin önlenmesi gibi kulağa güzel gelen şeyleri ön plana çıkaran şirket tüm insanların mahremiyetini ortadan kaldırma peşindedir.
“Kayıt altında olursak dünya daha güzel, güvenli ve ahlaken temiz bir yer olacaktır” mesajını uygulamaları ile topluma yaymaya çalışmaktadır şirket.
İşte filmden önemli bir replik:
İzlenirken daha mı iyi daha mı kötü mü davranışlar sergiliyorsun?
Daha iyi…
Bir başka cümle:
Sırlar yalandır. Sırlar suçları mümkün kılan şeylerdir.
Filmde asıl önem verdiğimiz bölüm ise çalışanları ile yaptığı toplantıda şirket sahibinin Amerikan seçimlerinde oy verme hakkı olan insan sayısından daha fazla kişinin Circle programında kayıtlı olduğunu söylemesidir.
Biz filmin mesajının daha iyi anlaşılabilmesi için işin adını açıkça koyup bundan sonra “Circle” yerine “Facebook” diyelim.
Şirket sahibinin teklifi “Facebook” profilinizin sizi otomatik olarak oy verme işlemi için kayıt etmesidir. Haliyle profilinizin, adresinizin, kişisel bilgilerinizin “tıpkı oy verme kaydı yaptırırken olduğu gibi” gerçek olması gerekmektedir.
Burada, son dönemde Facebook’un sahte hesapları hızla sildiğini hatırlatarak filme devam edelim.
Filmin kahramanı May toplantıda patronun düşüncelerini bir adım daha ileri götürerek özetle şu teklifi yapar:
“Hepimiz yüzde yüz katılım istediğimizi söylüyoruz. Oy verme yaşı gelmiş olanların yüzde sekseni zaten Facebook’ta kayıtlı. Görünüşe göre kullanıcıların Facebook hesaplarından kayıt olup oy kullanabileceği bir sisteme doğru gidiyoruz. Peki oy verme yaşı gelmiş tüm vatandaşların neden Facebook hesabı olmasını mecbur kılmıyoruz. (…) Sahip olduğumuz teknolojiye kullanıcılar zaten kayıtlı olacaklar. (…) Tüm ulusun iradesi elinizde. (…) Hepimiz vergi ödüyoruz. Geçen sene yüzde seksenimiz bunu internetten yaptık. Neden mükerrer hizmetleri kesmiyoruz. Neden her şeyi tek bir sistem haine getirmiyoruz ki? Vergi ödeyebilirsiniz, oy kullanabilirsiniz. Hepsini Facebook hesabından yaparsınız.”
Katılımcılardan birinin “Hükümet neden benzer bir servis kurmasın, neden bize ihtiyaçları olsun” sorusunun cevabı ise şöyle verilir:
“Çok pahalıya patlar. Tecrübeleri yok, biz altyapıya zaten sahibiz, değil mi? Devletin bize bizim ona olduğundan daha fazla ihtiyacımız var. Herkesin iradesine bir anda sahip olabileceğinizi bir düşünün. Gerçek demokrasiye sahip olursunuz. İnsanlık tarihinde ilk defa”
Filmin ilerleyen sahnelerinde çalışma gruplarından gençler arasında şu konuşmalar duyulur:
“Artık seçmen gizliliği sorun olmayacak, evden oy vereceksiniz.”
“Totaliter rejimlerdeki etkilerini düşünsenize! Artık seçimde hile olmaz. BM Facebook’a yardım etmelerini isteyebilir”
“Her konuda saniyeler içinde tüm dünyanın nabzını tutabiliriz”
Biz burada keselim siz filmin tamamını seyredin ve dünya genelinde yapılan bazı denemeleri görün.
Buraya kadar bahsedilenlerden, tek dünya sistemi, blockchain, devletlerin ikinci plana itilmesi, bireylerin her şeyinin tam manasıyla kayıt altına alınması gibi tüm şifreleri çıkartmışsınızdır herhalde.
Bu şeytani sistemlerin farklı denemeleri Çin’den Amerika’ya kadar her ülkede değişik isimler ve projelerle yapılmaktadır. “Vatandaşlık kredi sistemi”, “çipleme”, “nakit paranın ortadan kaldırılması”, “kripto paralar”, “blockchain teknolojisinin hayatın her alanına yayılması”, “dijitalleşme” ilk akla gelen örneklerdir.
Filmde geçen, vergilerin bile Facebook (Circle) uygulamasıyla ödenmesi, devletin kendilerine onların devlete olan ihtiyacından daha fazla ihtiyacı olması vurgularına bir haber ekleyelim:
Geçtiğimiz hafta “Facebook’un piyasaya sürmeye hazırlandığı “Libra” adı verilen kripto para birimine ilişkin ciddi endişeleri olduğunu dile getiren Amerika FED Başkanı Powell, “Fed’in Libra ile ilgili endişeleri çözme yönündeki çabaları koordine ettiğini” söylerken Amerikan Kongresi ise Libra’nın geliştirilmesinin durdurulmasını istemişti.
Forbes Media’nın genel yayın yönetmeni Steve Forbes ise Haziran ayının son günlerinde kaleme kaleme aldığı açık mektubunda Libra’nın “küresel para” olarak doların yerini alabileceğini söylemişti.
Yine geçtiğimiz hafta bir bankamızın genel müdürünün “kripto parayla doların bütün hakimiyeti kaybolacak” şeklinde beyanı medyaya yansımıştı.
Yazımıza filmle başlamıştık, filmle bitirelim.
Facebook’un kripto parasının anonsunu yapmasından bir hafta kadar önce vizyona giren “Dark Phoenix” (Kara Zümrüdü Anka) filminin afişinde şu mesaj vardır:
“Zümrüdü Anka yükselecek”
Filmde kontrol edilmesi imkansız büyüklükte bir güç dünyaya gelir. Bu gücü elinde tutan kişi (ismi Phoenix, namı diğer Zümrüdü Anka) ile bu gücün peşinde olan grup savaşa tutuşur. Bu savaş sonucunda meydana gelen patlamada ve filmin son sahnesinde gökyüzünde Zümrüdü Anka belirir.
Senelerdir anlatmaya çalıştığımız “Zümrüdü Anka” sembolü nedir diye soranlar kaldıysa yine de hatırlatalım:
Hani “The Economist” dergisinin 1988 yılı kapağında ayaklarının altında kağıt paralar yanarken boynunda takılı zincirin (blockchain) ucunda üzerinde 2018 tarihi yazılı kripto para taşıyan kuş.
Ya da yine 2018 yılının Haziran ayında Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Ak Partinin reklam filminde gördüğünüz kuş.