Tüm dünya hükümetleri yalan söylerler.
Yalan politikanın ayrılmaz bir parçasıdır maalesef. Ekonomilerin üretim kadar manipülasyona da bağlı olduğu bir çağdayız. Bir malın yaklaşık 10 katının kağıt üzerinde ve elektronik olarak ticaretinin yapılması ister istemez manipülasyonu ve yalanı ekonomilerin bir parçası haline getiriyor.
Bağımsız analiz yapabilmek için You Tube üzerinde yayın yapan ekonomistleri dinliyoruz. Ekonomi yönetiminin çarpıtmalarını yani rakamlarla oynamaları konusunda bilgiler veriyorlar.
Yanlış mı? Tabii ki değil. Zaten bizim takıldığımız konuda bu yorumcuların hükümetle çelişen açıklamalar yapması değil ama aynı ekonomistlerin Amerikan hükümetinin kendi ekonomileri hakkında verdiği rakamlara tam anlamıyla iman etmeleri.
Oysa You Tube ya da internette başka platformlardan bağımsız ekonomi yorumları yapan bağımsız Amerikan ya da batılı ekonomistler, yani bizim Türk ekonomi yorumcularının Batılı muadiller, Amerikan ekonomisinin bitik olduğunu, rakamların yalan ve çarpıtıldığını söylüyorlar.
Bırakın bu bağımsız ekonomistleri dünyanın en büyük araştırma şirketi Gallup’un CEO’su geçtiğimiz yıllarda CNBC canlı yayınında “Obama yönetiminin verdiği işsizlik rakamları ile çelişirsem akşam eve varamayabilirim. Akşam ev de olmak istiyorum” demişti de spiker ağzı açık dona kalmıştı. .
Türkiye’de ekonomi konusunda manipülasyonlar, istatistiklerle oynamalar, yanlış yorumlamalar yapılıyor olabilir ama en azından CEO’ların eve varabilme konusunda can derdi bulunmamaktadır.
Enron’un Amerikan sisteminde yalanlarla nasıl para toplayarak ayakta kaldığı, 60 milyarı nasıl batırdığı, ekonomik krizi tetiklediği, CEO’sunun arabasının içinde infaz edilerek nasıl intihar süsü verildiğini herkes unuttu ise en azından biz unutmadık. Nitekim aynı şekilde 613 Milyar USD borcu ile ABD tarihinin en büyük iflasını yaparak 2008 küresel ekonomik krizini tetikleyen Lehman Brothers olayı ortadadır.
Hal böyle iken, Amerikalı bağımsız ekonomistler hükümetlerinin rakamları ile dalga geçerken, Los Angeles gibi dünyanın 5. büyük ekonomisine sahip eyaletin sokakları evlerini terketmek zorunda kalanların çadırları ile dolarken, Detroit gibi bazı şehirler hayalet şehirlere dönüşmüşken Türk ekonomistlerinin Amerikan sisteminin verdiği rakamlara olan imanı şaşırtıcıdır.
Avrupa’dan Amerika’ya Asya’dan Rusya’ya tüm dünyada ekonomiler tıkanmıştır. Bu tıkanıklık ya da toplanan kara bulutlar bir fırtına kopmadan dağılmayacaklardır.
Gelmekte olan fırtınanın bilincinde olan herkes köşe kapmaca yarışındadır.
Rusya Kırım’ı ilhak edip Suriye’ye girmiştir. İsrail Kudüs’ü başkent ilan ettirip her gün yayılmacılığını genişletmektedir.
Çin ipekyolu ile karadan kendi ticaret otobanını kurarken içeride ileride potansiyel tehdit olabileceğini gördüğü Uygurlara karşı sistematik beyin yıkama çalışmaları yapmakta, diğer yandan da kaos içinde ki Hong Kong sınırına yığınak yapmaktadır.
Amerika büyüklüğünün verdiği karmaşa ile Venezuella’dan Afganistan’a, Suriye’den İran’a dünyanın dört bir tarafına saldırmakta ama büyüklüğünün kendisini SSCB ile aynı konuma düşürmek üzere olduğunu görememektedir. İngiltere’yi yanına alıp yeni bir düzen kurma peşinde dolaşırken İngiltere Brexit ile AB’den çıkıp çıkmama işini uzatmakta, Amerika’yı panikletmektedir. Çin’in Trump’ın en son koyduğu vergiye tepki göstererek Amerikan çiftçisinin ürünlerini almayacağını söylemesi üzerine Amerika’nın kağıttan bir kaplan gibi kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıp nasıl geri adım attığını geçen hafta hep birlikte gördük.
Hindistan kapanın elinde kalıyor olayını iyi kavradığı için bu karmaşada Keşmir’in statüsünü değiştirmeye çalışmaktadır.
Ve Türkiye, Suriye sınırının içine ve dışına asker yığmış bir şekilde ekonomisinde meydana gelecek kırılma ile askeri harekat arasında gidip gelmekte, diğer yandan düşman görünümlü kardeşler Rusya ve ABD’nin adımlarını gözlemekte, tuzağa düşmemeye çalışmakta, içeride ise halk merkez bankası ile özel bankaların faiz ve Dolar üzerinden birbirlerine karşı verdikleri savaşı izlemektedir.
Blockchain ve robotik teknolojilerinin dünyada yapacağı değişim devletler ve halklar tarafından henüz tam anlaşılamamakla ama hayvani bir içgüdü ile fark edilerek tedirginlik yaratmaktadır.
Ve tüm dünya inancına göre yıkımı başlatacak bir düdük çalmasını ya da bir nevi Hz. İsrafil’in Sur’a üflemesini ya da Asya halkları gibi büyük yıkıcı canavarları seviyorsa Godzilla’nın ortaya çıkmasını bekler bir durumdadır.
Söz Godzilla’ya gelmişken serisinin son filmini kısaca değerlendirelim.
GODZILLA, TÜM CANAVARLARIN KRALI
Bilmeyenler için, Godzilla devasa ve yok edilmesi imkansıza yakın, gökdelenlerin yanında oyuncak gibi kaldığı bir canlıdır.
İlginç bir hikaye örgüsü vardır Godzilla serisi filmlerin.
Yeraltında yaşayan iki dev titan (dev canavarlara verilen isim) Godzilla ve Shinomura 1945 yılında Hiroşima’ya atılan atom bombası ile uyanır, yeryüzüne çıkar ve etrafı yıkmaya başlar. Herhalde bunun aynı zamanda Amerikan hegemonyasının dünyada başladığı tarih olduğunu ve ardından gelen soğuk savaşta SSCB (Rusya) ile kapışmaya denk geldiğini vurgulamamıza gerek yoktur.
Bu iki canavarın kapışması sırasında milyonlar ölünce (filmden bahsediyoruz) Amerikalılar bu yeraltı canavarlarını izleyecek, araştıracak, kontrol altında tutacak “Monarch” (Hükümdar) diye bir örgüt kurarlar.
Bu “Monarch” örgütünün sembolü de hayli ilginçtir. Sanki dünyada sembol kıtlığı varmış gibi dünyanın en karanlık “küresel” bankası HSBC ile aynı sembolü taşımaktadır örgütümüz.
Tuhaf bir “tesadüf” diyerek geçelim.
1973 yılında bu örgüt kafatası adasına araştırma için gidince King Kong’u keşfeder. Hani şu bildiğiniz ünlü yenilmez dev gorilimiz o yıl keşfedilir. O yıl dünyada 1973 Arap İsrail savaşı, petrol ambargosu filan da yaşanmıştır ama en önemlisi “Bretton Wood” sistemi bitirilerek doların altına olan çıpalanması kaldırılmıştır. Amerika artık karşılıksız Dolar basacaktır ve “küresel sermayenin” limitsizce at koşturabileceği günler başlamıştır.
Kısaca dev gorilimiz “King Kong” tarih sahnesine çıkmıştır.
Yıllar içinde serinin diğer filmlerinde benzer büyük yaratıklar ortaya çıkar ve dünya üzerinde savaşırlar. İlginçtir, Godzilla bazen insanlara karşı bazen de insanlarla birlikte diğer canavarlara karşı savaşır.
Hikaye uzun, yerimiz kısıtlı olduğu için hızlıca geçelim.
Son filmde dünyanın her yerinden titanlar (büyük canavarlar) çıkarak dünyayı yok etmektedirler. Godzilla diğer titanlarla savaşır, savaş sırasında yaralanıp yeraltında yuvasına çekildiğinde insanlar ona yardım için deniz altında atom bombası patlatırlar. Çünkü radyasyon Godzilla’yı yok etmemekte tersine iyileştirmekte gücünü artırmaktadır. ( Bu arada Rusya’da patlayan nükleer füze meselesi, ya da kaza yapan nükleer denizaltısı mevzusu film çıktığında henüz yoktu. Acaba birileri aslında “Godzilla’ya mı yardım etti” diye insan düşünmeden edemiyor.)
Godzilla insanlarla işbirliği yaparak en büyük 3 başlı titan ve lider olan Ghidorah’ı yenince diğer titanlar da filmin sonunda Godzilla’nın hükümdarlığını kabul ederler.
Film kısaca böyle ve gelecek sene yani “Amerikan başkanlık seçimlerinin olduğu 2020 yılında” serinin yeni filmi gösterime girecek.
2020 yılında gösterime girecek bu filmde kimler kapışıyor dersiniz?
1945’de ortaya çıkan “Godzilla” ile 1973’de ortaya çıkan “King Kong” diyenler yanılmadılar.
Filmin adı “Godzilla vs Kong” ve filmin tanıtım afişinde “birinin yıkılacağı” yazıyor.
2020 yılında birinden biri yıkılacakmış anlayacağınız.
Kapışmanın çok kanlı geçeceğini şimdiden tahmin edebiliyoruz.