Kurgu romanları hemen hep Batılılar yazar, biz sadece okuruz. Bir süre sonra ise yazdıkları romanları uygulamaya dökerler biz ise çoğunlukla sadece seyrederiz.
Mesela 2017 yılında Katar’a uygulanan abluka üzerine neşrettiğimiz bir yazıda daha 2005 yılında yazılan bir romandan bahsetmiştik.
Romanın yazarı “Richard A. Clarke” Amerikan hükümetinde çalıştığı 30 sene boyunca dört başkanın yakın çemberinde yer almış, güvenlik ve istihbarat konusunda danışmanlık yapmış, her dönemde devlet politikalarına üst düzeyde yön vermiş isimlerden birisidir.
Richard A. Clarke’ın Türkiye’de “Akrep Kapısı” olarak yayınlanan romanının konusunu tekrar hatırlatalım:
“Yıl 2010…Sünni ve Şii gruplar, ortak bir darbeyle Suudi Arabistan’da ki krallık rejimini yıkıp ‘İslamiye Cumhuriyeti’ni kurarlar. Suudi ailesi ABD’nin Houston kentine sürgün edilir. Suudiler çıkar ilişkisi kuran ABD Savunma Bakanı Henry Conrad, İslamiye’yi işgal edip petrole el koymak düşüncesindedir. Çin ise petrol karşılığında İslamiye’yi savunmak için gönüllü olur. İki Çin gemisi, İslamiye’nin petrol rezervlerini korumak üzere nükleer başlıklarla yola çıkarlar. Clarke, Akrep Kapısı’nda Asya’ya yayılması söz konusu olan nükleer bir savaştan söz ediyor. Bir hükümet darbesi ile Suudi Arabistan’daki şeyhlerin tahttan indirilmesiyle yerlerine kararlı bir İslam hükümeti gelmiştir. Petrolün kokusu etraftaki akrepleri çekmeye başlar; bunların başında Washington ve başka bir başkentte Orta Doğu’nun haritasını temelinden sarsacak şeytani bir pazarlığa girmeye hazır kişiler bulunmaktadır. Planları – aralarından bazıları aynı olduğunu düşünse de- aynı değildir. Gizli gündemler, önü alınamaz bir hırs, farklı yerlere duyulan sadakat hisleri, hatalı istihbarat, felakete sürükleyen yanlış hesaplar sonucunda bir süre sonra domino taşları düşmeye başlar.”
İSLAMYA MI IŞID MI?
Kitabın başında ilginç bir harita da bulunmaktadır.
Haritada Suudi Arabistan yıkılmış ve yerine “İslamya” diye bir devlet kurmuştur.
Biz buna Arap Şam İslam Devleti ya da kısaca IŞID ya da DAEŞ ya da orijinal ismi ile ISIS desek daha açıklayıcı olur mu?
Şimdilik Suud’u ele geçirmiş olmasa da söz dinlemeyi bırakırsa Suud’un başına gelecekler sınırının hemen öte tarafından beklemektedir.
Ya kitapta bahse konu olan Çin’e ne demeli?
Hani BUGÜNLERDE arkasına küreselcilerin rüzgarını alarak dünyanın en büyük halka arzı olan ARAMCO’nun New York borsası yerine Şangay borsasında yapılması için Amerika ile çekişen Çin’den bahsediyoruz.
Bugün Suud’un bütün sıkışmışlığını, Ortadoğu’da haritaların değişmesini, Çin’in bölgeye inmesini vs. daha 2005 yılında “öngörmüş” bir kitap bu.
Bugün enerji savaşları yapmak için 200 parçadan fazla gemiyle dünya donanmalarının ya da kitapta bahsedilen adıyla tüm “akreplerin” Akdeniz’e geldiğini, Katar ablukasını, sözde IŞID savaşlarını, İran’ın çevrelenirken aslında bir yandan Suud’un da çevrelendiğini düşünün.
Aynı şekilde Batıya asıl sorunu çıkarma potansiyeli olan Türkiye’nin gerek Trakya’dan, gerek Kıbrıs ve Akdeniz’den çevrelendiğini de düşünün.
Peki bu kadar şey etrafımızda olurken, bırakın Batı gibi on binlerce kurgu romanı, niye en azından onlarca kaliteli siyasi kurgu roman yazılmıyor, basılmıyor?
Hadi bu hafta biz kurgu tarafına yardımcı olalım edebi becerisi olanlar romanı yazsınlar.
İsterseniz ismi şöyle olsun;
SON KUŞATMA
“1990’larda soğuk savaşın bitmesi ve 2001’de 11 Eylül saldırıları ile Amerika’nın konsept değiştirerek İslam’ı baş düşmanı olarak seçmesi üzerine Türk devleti gerekli tedbirleri almaya koyulur. 2002 yılında Kıbrıs bahanesiyle Amerika’nın Türkiye’yi işgal senaryolu bir tatbikat yapması ve 2003 yılında Irak’ın yıkımına başlanması üzerine Türk devleti kırmızı alarma geçmiştir. Çin ile ortak tatbikatlar yapılırken Rusya ile de gizli görüşmeler yapılır, her iki ülkeden de füze teknolojisi transferi yapılır.
Özellikle 2007 yılından sonra devlet ülkeyi Amerika ile savaşabilecek bir şekilde dizayn etmektedir.
Amerika ve NATO’nun Kıbrıs bahanesiyle Türkiye’ye karşı askeri saldırı başlatması üzerine FETÖ’nün kozmik odalarda arayıp bulamadığı Türk Ordusunun “Kıyamet Senaryosu” planı uygulamaya konulur.
Önce NATO’nun yanında yer alan Körfez ülkelerinde yüzyılı aşkın bir süredir uykuda tutulan “Teşkilatı Mahsusa” elemanları harekete geçirilir. Arap ülkeleri ordularında bazı askerler ardı ardına bu ülkelerde darbe yaparak emirleri devirirken, bu ülkelerin bazı köklü önemli aileleri ve bazı siyasi figürleri de darbelere destek vermektedir.
Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri tam manasıyla karışmıştır. Dubai’nin en turistik AVM ve binalarında bombalar patlarken turistler panik içinde ülkeden kaçmaktadır. BAE emiri için Müslüman olmayan paralı askerler ordusu kurmuş olan Blackwater’ın sahibi Erik Prince çok sıkı korunan evinde nereden geldiği belli olmayan kişiler tarafından öldürülür.
İki Amerikan uçak gemisi Çin’den gizlice alınmış olan füze teknolojisi ile imal edilen füzelerle batırılır. Kıbrıs’ta yerleşik İngiliz üssü yakınına bir çanta içinde getirilmiş olan “borik bomba’nın patlatılması sonucu tüm üs ve uçaklar kullanılamaz hale gelir, 100’den fazla savaş uçağı, radar ve dinleme istasyonu tahrip edilir.
Türk devlet başkanı Topkapı sarayında kutsal emanetlerin korunduğu odadan tüm İslam dünyasına seslenerek Batının Türkiye’ye saldırısına karşı tepki vermelerini ister.
İslam dünyasının kukla rejimlerine karşı halk ayaklanır, Pakistan’da darbe olur ve nükleer silahların kontrolü darbeci askerlerin eline geçer. Pakistan’dan havalanan savaş uçakları atom bombalarını Tel Aviv üzerine bırakmakla tehdit ederler.
Türkiye’ye en yakın silahlandırılmış Yunan adaları Türk kıyılarından açılan topçu ateşiyle vurulur.
New York borsası ve Manhatan köprüleri DAEŞ üstlendiği saldırılarla ardı ardına havaya uçurulur. Amerika’da ekonomik panik başlar.
Londra borsası havaya uçurulur, Paris ve Roma’da bir gecede 5000 araç ateşe verilir.
Süveyş kanalına giren bir petrol tankerinde meydana gelen patlama tüm kanal sistemini tahrip eder ve kanal trafiğe kapanır.
Akdeniz altında nereden geldiği belli olmayan “Vatoz” isimli SİDA (Silahlı İnsansız Deniz Aracı) sürüleri NATO gemilerine yapışarak patlamakta ve gemilere büyük hasarlar vermektedir. Stealth (sinyal emici) boyalı Türk SİHA’lar denizde düşman gemilerini vururken, seyrüsefer füzeleri yüklü küçük botlarda Akdeniz’de savaş gemilerine saldırmaktadır.
Sinyal ve radar karıştırıcı Türk Koral sistemleri düşman ordularına zor anlar yaşatmakta, bombaların güdümünü bozmaktadır.
İsrail’in Demir Kubbe kalkanı siber saldırı sonrası yıkılmış Gazze’den atılan füzeleri durduramaz hale gelmiştir.
Türk Büyükelçileri bulundukları NATO ülkelerine saldırıyı durdurmamaları halinde Akdeniz’de donanma yoğunluğunun olduğu bölgelere taktik nükleer silahlarla saldırılacağının notasını verirler ve silahların resim ve video kayıtları ilgili birimlere verilir.
Paris, Berlin, Londra, Roma, Brüksel, Viyana sokakları göstericiler tarafından yakılmaktadır. “
Sonuçta kurgu bir roman işte, biz bu kadarını yazdık.
Tamamlaması, edebiyatı ve öngörüsü güçlü ama daha da önemlisi kurgulayabilecek cesareti olan romancılara kalsın.