Artık milli beyin jimnastiğimiz oldu, her sene analiz etmezsek olmuyor.
“The Economist” dergisinin 2020 yılını öngördüğü sayısı çıktı.
Ekim ve Kasım aylarında yazdığımız iki ayrı yazının son paragraflarında özellikle vurguladığımız bir konu vardı.
“Bu süreçte ülkelerin konumu, gücü ve oyunu anlama zekasına bağlı olarak kiminin payına halk ayaklanması çıkaracak Jokerler düşerken kimine de hediyeler düşecektir.”
“Anlayacağınız, dünya poker masasına bir Joker atıldı ve devam eden bu oyunda kimlerin masadan her şeyini bırakıp kalkacağı, kimlerin bir Zümrüdü Anka gibi küllerinden yeniden doğacağı blöfler üzerine kurulu oyunun derinliklerini ne kadar anlayıp/anlayamayacağına bağlı gibi gözükmekte.”
“The Economist” dergisi de 2020 kapağında aynı konuya vurgu yapmış. Göz doktorlarının görme mesafenizi ölçmek için size okuttuğu harf ve rakamların olduğu levhayı kapağına şifreli olarak koymuş.
“Ne kadar uzağı görebildiğinize/göremediğinize bağlı olarak geleceği anlayabileceksiniz” der gibiler.
Şifreli dediysek öyle büyük bir şifreleme tekniği filan kullanılmamakla birlikte bazı şeylerin yıl içinde daha bir anlamlandığını geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz.
Şimdilik detaylı analizine girmeyip asıl dikkatinizi çekmek istediğimiz konuya, yani dergi kapağının en tepesine oturmuş “Trump, Brexit, Recession ve AI” konuları üzerinde durmak istiyoruz.
İlk dikkatimizi çeken 2020 yılı vurgusundaki iki ayrı 20 rakamının farklı renklerde yazılması.
Konu görme olunca Amerikaların sıfır numara yani gözlüğe ihtiyaç duymayan gözler için kullandığı “görüşü 20/20” ifadesi hemen akla geliyor. Yani yaklaşık 6 metreye tekabül eden mesafeden tabloyu okuyabildiğinizi ve gözlüğe ihtiyaç duymadığınızı vurgulayan ifadedir 20/20 görüş.
Bir başka manası ise “bir olayın gerçeğini tam olarak anlayabilme ve kavramadır.”
İki 20 rakamının ayrı renklerde yazılmasını Doğudan – Batıya, Kuzeyden – Güneye tüm dünya halkların tam ortadan %50-50 bölünmesi olarak okuyabileceğiniz gibi kırmızı ve yeşil renklerin sırasıyla birbirlerinin anti-tezi olan küresel şeytanların Neo-Komünizmi ve karşısında tehdit olarak gördüğü tek din olan İslamı temsil ediyor olabileceği de gözden kaçırılmamalıdır.
Asıl meselemize dönersek başlığı sıralamasına göre okuyunca karşımıza çıkan sonuç açıktır.
“Trump – Brexit (İngiltere’nin AB’den ayrılma süreci) – AI (yapay zeka) – Tokyo – Mars – Climate (iklim) – XI (Çin Devlet Başkanı) – Recession (ekonomik durgunluk) – Modi (Hindistan Başbakanı) ” şeklinde devam ediyor.
Küreselci şeytanların dergisinin “2020’de dünya” editörü Daniel Franklin konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Kongrenin Trump’ı azletmeyi başaramayacağını ama “Yapay Zeka” ile yaptıkları hesaplamaların sonucuna göre Trump’ın Kasım seçimlerini kaybedeceğini” söylüyor. İngiltere ve Brexit meselesinin ise ülkeyi “bölünmüş, hasar almış ve zayıflamış” bırakacağına vurgu yapmış Franklin.
Kapakta yer alan Trump ifadesinin hemen altında yer alan Exit ifadesi ve hemen bitişiğinde AI, yani yapay zekanın kısaltması olması Franklin’in vurgularına doğrulasa da bir şeyi hatırlatmakta fayda var.
Hillary Clinton seçimleri kaybettiğinde sebep olarak Facebook’u, yani algoritmalar üzerinden yapay zeka kullanılarak yapılan uygulamaları göstermiş ve biz konuyu “Hikayeyi kontrol eden dünyayı kontrol eder” başlıklı yazımızda Ekim ayında detaylı olarak incelemiştik.
Kapakta yer alan Trump ibaresinin olduğu alanı tam altında yer alan satırla birleştirince ilginç bir durum ortaya çıkıyor.
“Trump – Exit – AI” yani “Trump – Çıkış – Yapay zeka”.
Birileri “algoritmalarla kaybettiğimiz seçimi bu kez aynı yolla bir kazanıp Trump’a çıkışı göstereceğiz” mi diyorlar sizce?
Bu konuyla ilintili olarak Amerika içinde ve bağlantılı kenar ülkelerde adeta iç savaş boyutlarında yaşanan başkanlık yarışına baktığımızda görüyoruz ki;
- Trump Yahudilerin demokratlara oy vermesini anlayamadığını ve kendisinden daha Yahudi dostu bir Başkan olmadığını söylerken, diğer taraftan da “ayrımcılıkla mücadelede başarısızlık” gerekçesi ile İsrail ya da Siyonizm karşıtı faaliyetleri engellemeyen üniversitelere federal para desteğini kesmeye hazırlanıyor.
- İsrail’de kabine kurulamadığı için yeniden seçime gidiliyor ve Trump’ın sonucundan oy devşirmeyi umduğu “Ortadoğu’da yüzyılın anlaşması” bir türlü hayata geçirilemiyor.
- Benzer şekilde İngiltere biz bu satırları kaleme alırken yeni bir genel seçim yaşıyor ve Trump’ın umut bağladığı Brexit bir türlü gerçekleştirilemiyor.
- Amerikan piyasalarında sessiz ve derinden bir repo krizi devam ediyor.
- Ve Trump’ın Avrupa sağını örgütlemekle görevli “eski” danışmanı Steve Bannon Hillary Clinton’un Trump’ın karşısına Demokratların başkan adayı olarak çıkacağından emin olduğunu söylüyor.
Amerikan seçimleri kısmını geçersek, The Economist’ in 2020 kapağının Amerikan Başkanı Trump ile başlayıp Rusya ile bitmesi özellikle dikkatimizi çekti.
Kapağın sol üst ve sağ alt köşesinde yazanları aynı metotla birleştirip bir yap-boz gibi içi içe sokunca ortaya çıkanları dikkatinize sunuyoruz.
“ Trump – Savaş,Çıkış – Rusya, Trump – Çıkış, Rusya – Savaş “ kelimelerinin alt alta, yan yana ya da çapraz permutasyon ve kombinasyonlarını size bırakmadan önce NATO’nun geçtiğimiz günlerde güncellediği “Baltık savunma planını”da bu vesileylehatırlatmış olalım.
Biz bu satırları kaleme alırken gelen son dakika haberi ise Rusya’nın tek uçak gemisi Amiral Kuznetsov‘da yangın çıktığı ve geminin kurtarılamayabileceği şeklindeydi.
Rusya bu gemiyi daha önce geliştirmek için kızağa çekmiş ama bu seferde üzerine vinç düşmüştü. (2018) Yine aynı bölgede Rusya’nın uzun zaman gizlediği ve ABD tarafından takip edilen AS-12 Losharik isimli nükleer denizaltısında çıkan benzer bir gizemli yangın sonrasında 14 denizci hayatını yitirmişti. (Temmuz 2019) Dünya gündemini yerinden sallayan ve nükleer sızıntı yaşandığı iddia edilen kaza sonrasında ABD’de ve Rusya’da acil toplantılar gerçekleştirilmiş, Putin’in kaza sonrasında çok sayıda general, amiral ve üst düzey subayı görevden alması da bu “kazaya” bağlanmıştı.
“Muhtemel bir savaşta Rusya’nın tek uçak gemisinin hazır durumda olamaması için herkes elbirliği ile çalışıyor sanki” diyesi geliyor insanın, değil mi?
Bitirmeden araştırmacı yazar rahmetli Aytunç Altındal’ın bir söyleşisinden kısa bir alıntı yapalım:
“Yönetenler var, bir de yönetilenler var. Bir defa yönetenlerin takvimi farklı. Siz 365 günlük bir takvim kullanıyorsunuz bu adamların takvimi sadece 360 gün. Orada 5 gün yok ve tam 500 yıldır bu takvimi kullanıyorlar. Dolayısıyla 500×5 yapınca onlar hayatı 2500 gün öncesinden planlıyorlar/biliyorlar. Bugün ortaya çıkan ve sizin yeni zannettiğiniz bir şeye bu adamlar 2500 gün önceden karar vermiş oluyorlar. Siz Gregoryan takvimini kullanıyorsunuz, adam diyor ki “o da kim oluyor, bir papanın abuk takvimini ben izlemem, ben kendi takvimimi kullanırım”. Dolayısıyla bugün bir anda ortaya çıkan ve bizim şaşırdığımız pek çok olay o adamlar için hiç bir şey ifade etmiyor çünkü 2500 gün önce konuşulup karar verilmiş bir olay oluyor onlar için. “
Bu bağlamda 5 sene önceki “The Economist” dergisinin (2015) kapağında görünen;
*Putin’in arkasından elini sallayan Hillary Clinton görüntüsünü,
*Arkasından IŞID’lının silahı görünen Çin polisini (Hong Kong olayları, Doğu Türkistan toplama kampları)
*Yanyana görünen füze ve nükleer patlama görüntüsünü (Rusya’da füze testi sırasında meydana gelen patlama sonrası ortaya çıkan nükleer sızıntı)
*Üzerinde “panik” yazan ve ekonomik krizi işaret eden dergi kapağını, (ABD repo krizi)
*Lastiği patlayan yarış arabasının üzerinde görünen İngiliz markalarını, (Brexit)
*Derginin en tepesinde görünen “Hillary Clinton” ibaresinin ve daha nicelerinin,
Beş yıl önce ile değil de günümüzle bağlantılı olduğunu dikkatinize sunsak size çok mu tuhaf gelir?