5 BOYUTLU SATRANÇ VE HİÇ BİTMEYEN DEJA VU

Corona virüsü tüm dünyayı kasıp kavuruyor, hükümetler birbiri ardına acil durum ilan ediyorlar.

Küresel finans piyasaları kelimenin tam anlamıyla silkelenirken dünya borsalarında iniş çıkışları takip etmek imkansız hale geliyor.

Ülkelerin merkez bankaları faiz indirme, para basma yarışına girmişken Amerikan merkez bankası FED 2008’den beri (büyük finansal kriz yılı) ilk defa acil/plansız faiz indirimine giderek dünyayı şaşırtıyor.

Türkiye İdlib’de verdiği şehitlerinin ardından Suriye ordusunu SİHA ve İHA’larla kelimenin tam anlamıyla darmadağın edince Rusya – Türkiye ilişkileri neredeyse 2015 yılında Rus Su-24 uçağının Türk F16’ları tarafından düşürüldüğü günlere geri dönüyor. Rus savaş gemilerinde askerler silahlı bir şekilde sipere yatarak Istanbul boğazından yeniden Akdeniz’e geçmeye başlıyorlar.

S-400 övgülerinden geçilmeyen Türk basınında artık övgüleri Amerikan silahları alırken, Türkiye bu ülkeden mühimmat talebinde bulunuyor, Patriotların Türkiye’de yeniden konuşlandırılması tartışılırken diğer taraftan ise Türk İHA/SİHA sistemlerine ve yeni savaş konseptine dünya basını övgüler düzmekle meşgul.

Bu kadar mı?

Türkiye NATO’ya sınırlarımızı koruması için çağrı yaparken diğer yandan Avrupa’ya gitmek isteyen mültecilere kapılarını açarak artık Avrupa’nın sınır bekçiliğini yapmayacağını ilan ediyor.

Türkiye’yi yöneten iktidar partisi “Emevi camisinde namaz kılma” söylemini unutmak istediği fotoğraflar kategorisine almışken MHP lideri Bahçeli “Siyaset ve diplomasi başardı başardı, aksi halde Türk ordusu soluğu Şam’da almalı, zalim ve canavar Esad’ın kafasına çuvalı geçirmeli, kanlı ve kirli rejime son darbeyi indirmelidir” diyerek el yükseltiyor.  

Amerika Suriye’de “artık Esad gitmeli” pozisyonuna yeniden dönmüş gibi yaparken Beşşar Esad Rus televizyonuna çıkıp:

“Büyük ya da küçük… Suriye, Türkiye’ye hangi düşmanca eylemleri gerçekleştirdi? Öyle bir şey yok. Suriye ile Türkiye arasında evlilikler yapılıyor. Aileler kuruluyor. Türkiye ile hayati ortak çok çıkarlarımız var. Kültürlerimiz arasında tarihi bir bağ var. Ülkelerimiz arasında ciddi anlaşmazlıkların olması mantıksız” ifadelerini kullanıyor.

Ne zaman?

5 Mart Türkiye – Rusya arasında yapılacak Moskova zirvesinden sadece bir gece önce.

Yani dünya kelimenin tam anlamıyla bir déjà vu (o anı daha önce yaşamış olmak gibi bir duygu hissetmek) yaşıyor. 

Ama işin ilginci bu yanlış bir his değil ve tam bir gerçeklik durumu.

Ve tüm bu duygularımızı tamamlamak istercesine Putin’in akıl hocası olduğu iddia edilen stratejist “Alexsandr Dugin” Aydınlık gazetesine verdiği mülakatta déjà vu duygumuzu nirvana seviyesine çıkartan şu güzel cümleyi kuruyor.

Türk jeopolitiği için İdlib’de ısrar etmek intihar olur. Paralel-Fetullahçı yapı tam da bunu istiyor. Suriye’de Rusya ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesini ve Batı’nın Suriye’ye müdahale etmesini. (…) Türk ordusu Kemalist devrim geleneğinden gelen muhteşem bir ordu, kahramanlar ordusu, ve aynı şekilde Türkiye de tarihsel dostumuz. Türkiye bu yanlış yöne gitmemeli. İkinci bir Batı darbesinin önünü açmamalı.”

Dugin’in “İkinci bir Batı darbesinin önünü açmamalı” cümlesi ile ulaştığımız nirvana’nın bir benzerini de ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey 33 askerimizin şehit edilmesine binaen sarfettiği“Sahada şehitlerimiz var” diyerek geçen hafta eksik olmasın bize yaşatmıştı.

Garbın kurnazı Jeffrey’den yine Şarkın kurnazı Dugin’e dönelim. Mülakatta kendisine sorulan “İran Cumhurbaşkanı Ruhani Erdoğan’a İdlib krizini çözmek için Türkiye-İran ve Suriye arasında 3’lü zirve önerdi. Bu teklifi nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna cevabenEğer Erdoğan, Esad ve Ruhani ile oturup soruna çözüm bulacaksa bu bizi sevindirir (…) Rusya ve İran zaten birlikte hareket ediyor. Türkiye, Rusya ve İran’ın çıkarları ortak” diyerek yanıtlamıştır.

Acaba?

17 Ağustos 2018 tarihli Rus Sputnik’in bir haberi şu başlığı taşıyordu.

“Putin ve Trump, İran’ın Suriye’den çekilmesi konusunda anlaştı iddiası.”

Haberin devamında bu kararın 16 Temmuz’da Helsinki’de düzenlenen zirvede alındığı iddiası bulunmaktadır.

Hadi Rus “Sputnik” kafasına göre haber yapmış diyelim ve geçelim.

Aylardır İsrail savaş uçaklarının Suriye’de İran destekli mevzilere yaptığı saldırılara Rus hava savunma sistemleri niye göz yummaktadır?

Peki İran’ın “efsane” komutanı general “Kasım Süleymani” Amerikalılar tarafından öldürüldüğünde Rusya ne tepki vermişti, hatırlayanınız var mı?

Muhtemelen yoktur çünkü hatırlamaya değer hiç bir tepki vermemişlerdi.

Amerika’nın derinliklerinden haberler vermesiyle ünlü gazetesi Serdar Turgut, 2 Mart 2020 tarihli yazısında, 2018 yılının Şubat ayında Rusya ve ABD’nin Washington’da Suriye’nin bölünmesi konusunda anlaştıklarını, Putin’in Ortadoğu danışmanı Vitaly Naumkin’in Rusya adına bu toplantıya katıldığını, aynı günlerde ABD’ye girişleri yasak olan Rus istihbaratı başkanı dahil 3 kişinin ABD’ye gizli gelip CIA ile görüştüklerini yazmıştı.

Yetmedi mi? 

Hadi açık istihbarat üzerinden beyin fırtınası yapmaya devam edelim.

MİT başkanı Hakan Fidan’ın Suriye ile doğrudan görüştüğü konuşuluyordu geçtiğimiz  günlerde. Hemen ardından 33 askerimizin İdlib’de şehit edildiği haberi geldi. Sonrası malum.

Görüşmeler rafa “Suriye ile doğrudan savaşa.”

1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal Kürt açılımı yaparak bölgeye barış getirmek istemiş ama şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmişti. Ölümünden 1 ay kadar sonra ise  ElazığBingöl karayolunda PKK tarafından silahsız ve terhis olmuş Türk askerlerine düzenlenen saldırıda 33 askerimiz şehit edilmiş ülke çapında büyük infial oluşmasıyla Özal’ın planını hala uygulamak isteyenler kaldıysa bile planı rafa kaldırmak zorunda kalmışlardı.

Geçtiğimiz hafta Suriye’de yaşananlarla ne kadar benzer değil mi?

Bu arada bir şeyi atlamayalım.

Esad geçen hafta verdiği ve askeri alanda yediği darbeden sonra Türkiye’ye zeytin dalı uzattığı mülakatta çok önemli bir cümle sarfetti ama kimsenin dikkatini çekmedi/çektirmediler.

“Suriye Ordusu Idlib operasyonlarını tamamladıktan sonra dikkatini doğu Fırat bölgesine taşıyacak.”

Hani Türkiye’nin “Fırat’ın doğusu” diye kıyameti kopardığı ve ABD/Rusya ikilisinin Türkiye’yi sokmamak için elinden geleni yaptığı bölgelerden bahsediyor Esad.

Devam edelim mi?

Batıya rağmen Rusya ve İran ile Astana sürecini konuşuluyorduk aylardır şimdi ise İran “Rusya’yı aradan çıkaralım, Türkiye – Suriye – İran konuları birlikte çözelim” diyor.

İyice hız kazanan ABD Başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçiler İsrail’in Amerika’da kurduğu istihbarat ağı AIPAC toplantılarını tavaf ederlerken ağızlarından düşmeyen tek kelime nedir?

“İran.”

Tüm bunlar olurken Türkiye NATO’yu bölgeye davet ediyor, adeta 1 Mart tezkeresi öncesi günleri tekrar yaşıyoruz.

Avusturya Başbakanı Kurz, “Türkiye’nin baskısına boyun eğersek ve Erdoğan zafer kazanırsa, kendi içinde sınırları olmayan Avrupa tarih olur” diyerek bir nevi Trump’ın BM’de söylediği “Küreselleşme bitti” mesajının gerçekleşebileceğini teyit ediyor.

Amerika bir yandan Taliban ile anlaşma yaparak Afganistan’dan çekilmeye çalışırken, Rusya’yı Suriye’de iyice bataklığa saplıyor.  Diğer yandan da petrol fiyatlarını düşürerek Rusya’nın bu ürüne bağımlı ekonomisini vurarak Çin’e çok yaklaşmasını engelliyor.

Ve bu beş boyutlu satrançta oyunu kendilerine çizilen sınırlarda oynamayan küçük oyunculara vazgeçilmez olmadıklarını ihtar eden haber Esad’ın kuzeni Ribal Rifat’dan geliyor.

“Suriye’nin terörle mücadele edecek, düşmanı bozguna uğratıp zafer ve güvenlik sağlayacak bir lidere ihtiyacı var”

Biz yazımızı noktalayıp dergiye gönderirken Türkiye – Rusya arasında yapılan Moskova zirvesi başlamış durumda.

İktidara karşı olan tüm eleştirilerimizi şimdilik bir kenara bırakarak başarılar diliyoruz.