Dünya korona virüsü ve oluşan panikle mücadele ederken ABD, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro hakkında, “uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı” suçlamasıyla iddianame hazırlayıp, Maduro’nun yakalanması veya tutuklanması için bilgi verilmesi karşılığında 15 milyon dolar ödül koydu.
İlk bakışta zamanlama manasında şaşırtıcı gelen bu haber niye önemli?
ABD EKONOMİSİ NARKO PARAYA MUHTAÇTIR
2008’de narko paralar Amerika’ya gelmeseydi yaşadığı ekonomik çöküşten Wall Street’in kurtulmasının imkansız olduğunu iddia edenler bulunmaktadır. Tabii siz bunları bizim medyamızda göremezsiniz ama o dönemde bankalar arasında borç para/takas işlerinde bile kokain çuvallarının garanti olarak gidip geldiğini söyleyenler bulunmaktadır.
Amerika ve Wall Street’in tarihinin en büyük çöküşlerinden birini yaşadığı bugünlerde sizce bunu hatırlamakla yanlış mı yapıyoruz?
Amerika ekonomik çöküş sonrasında tekrar “narko paraları ülkeye getirebilmek için” Maduro’ya ve baskı yapıyor diyemez miyiz?
11 EYLÜL SEMBOLİZMİ
11 Eylül 2001’de yolcu uçaklarının New York’ta “Dünya Ticaret Merkezine” çarptırılması ile başlatılan siyasi kriz dünyada etkileri bugüne kadar süren değişimlere sebep olmuştu.
19 yıl sonra bugün, korona salgınının neden olduğu “dünya ticaretini tüm merkezlerden” vuran kriz ile bu kez “Finansal 11 Eylül”ü yaşıyoruz.
Bu krizin odak noktasının Çin’den dünya ticaretinin başkenti New York şehrine kayması, 19 yıl önce uçakların gökdelenlere çarptığı şehirde bu kez dev hastane gemisinin “savaş hali gibi” haber manşetleri eşliğinde boy göstermesi, 100 binlerce ölüm vakası yaşanacağı tahminlerinin bizzat Amerikalı en üst düzey yöneticiler tarafından halka pompalanması manidar değil mi?
11 Eylül 2001’de herkes yanan kulelerden dışarı kaçmaya çalışırken içeriye insanları kurtarmak için giren iftaiye erleri kahraman ilan edilerek kutsanmış, dramatik müzikler eşliğinde halka sunulmuştu.
Bugün aynı şeyler hastanelerde canları pahasına hastalarla ilgilenen sağlık çalışanları için yapılmaktadır.
Yanlış anlaşılmasın, tabii ki bu emekçi insanların bunu haketmediğini söylemiyoruz, sadece bu ezilen insanlar üzerinden kurgulanan oyunu anlatmaya çalışıyoruz.
PEARL HARBOUR SEMBOLİZMİ
Peki bu yaşananlar sürpriz mi?
Kasım ayında kaleme aldığımız ve nedenini hala bilmediğimiz bir gerekçeyle Adana Sulh Ceza Mahkemesi tarafından engellenen “Joker Jack Ryan el ele Midway savaşına” başlıklı yazımızda Çin’in sözde yanlışlıkla hipersonik füzelerini bir dergide göstermesinin aslında ABD/Hollywood ikilisine bir mesaj olduğunu şöyle çözümlemiştik.
“Midway filmi, Japonların Pasifikte II. Dünya savaşını başlatan Pearl Harbour baskınını ve sonrasında yaşanan Midway çatışmasını konu alıyor. En son “Pearl Harbour” konulu filmi gösterime girdikten yaklaşık 3-5 hafta kadar sonra 11 Eylül 2001 saldırıları gelmiş ve dünyanın gidişatı değişmişti.”
“Midway” filmi 7 Kasım 2019’da gösterime girmişti. Bundan yine yaklaşık 5 hafta kadar sonra Çin’in Corona virüsü kabusu başlamış, sonrasında ise Trump’ın deyimiyle Çin virüsü ABD sokaklarını esir almıştır.
New York sokakları bugün adeta 11 Eylül sonrası korku günlerini yaşamakta, stadyumlar ve fuar alanları sahra hastanelerine dönüştürülmektedir.
Kime karşı?
“Görünmeyen düşmana karşı.”
Anlayacağınız Trump’a bunu söylettirenler, Midway filmi ile halkının şuur altında yeniden canlandırılan Pearl Harbour / 11 Eylül saldırıları “filmlerine” vakti geldiğinde kullanmak için “Çin virüsü” saldırısını da eklemek arzusundadırlar.
Tesadüf mü?
KARANLIKLAR PRENSİ YÜKSELİYOR
Ama size daha ilginç olanı anlatalım.
Bugün New York’ta yaşananların 2012 yapımı “Kara Şövalye Yükseliyor” (The Dark Knight Rises) filminde satır satır işlendiğini söylesek şaşırır mısınız?
Çok kısa bir şekilde filmin konusunu anlatalım:
Bane (fakir halkı temsil eder) yüzünde daimi olarak yapışık duran bir oksijen maskesi sayesinde hayatta kalabilen bir suçludur. New York (filmdeki ismi Gotham’dır) borsasını basar, bu şehre nükleer bomba yerleştirir. Manhattan’ı ana karaya bağlayan tüm köprüleri havaya uçurup ablukaya alır.
Şehrin koruyucusu Batman (zengin işadamı, şeytanileri /küreselcileri temsil eder) ile tutuştuğu kavgada Bane’in sarfettiği sözler çok ilginçtir.
“Karanlığı senin müttefiğin sanıyorsun, ama sen karanlığı sonradan kucakladın. Ben onun içinde doğdum, onun tarafından biçimlendirildim, yetişkin bir adam olana dek ışığı bile görmedim.”
Batman’i dipsiz bir çukura atan Bane şehrin polislerine tuzak kurarak onları New York yeraltı tünellerine hapseder.
Hapishaneden suçluları bırakır. Zenginleri halk mahkemeleri kurarak yargılatır ve ölüme gönderir. Batman çukurdan çıkmayı başarır ve polisleri serbest bırakır. Bane ve Batman şehrin meydanında yeniden kavgaya tutuşur. Batman’in arkasında sistemi koruyan polis gücü ve Bane’in arkasında sistemin ezdiği silahlanmış ezilmiş fakir halk gücü bulunmaktadır.
Sonuçta Bane yenilir, atom bombasını alan Batman okyanusa uçar ve bomba burada patlar. New York kurtulur ama görünüşte Batman’de patlamayla birlikte ölmüştür.
Filmin başında Bane’i yakaladığını zanneden CIA ajanının “maskeyi çıkarıp oksijenini kesersem ölür müsün” sorusuna Bane’in cevabı şöyledir:
“Çok acı verir.”
Tıpkı bugün korona virüsüne yakalanmış hastaların oksijenleri kesilince acı içinde boğularak ölmesi gibi.
Peki bugünün New York şehrinde olanlara bakalım mı?
Şehirde insanlar Bane gibi maskelerle dolaşmakta, Trump korona salgınına karşı verdiği ‘savaşta’ savunma üretim yasa tasarısını yürürlüğe koyarak Amerikan şirketlerine “oksijen maskesi” ürettirmeye çalışmaktadır.
New Yorkluları çok zor haftaların beklediğini söylemektedir Trump. Diğer yandan Tıpkı Bane’in haftalar süren ablukası gibi şehri karantinaya (ablukaya) almak istediğinde ise New York Valisi Andrew Coumo eyaletlerin birbirlerine seyahat engelini en son iç savaş sırasında koyduğunu hatırlatarak:
“İç savaşta değiliz, ama bu karar bizi iç savaşa sürükler” demiştir.
Tıpkı filmde Batman ve Bane taraftarlarının New York sokaklarında çatışması gibi, değil mi?
Ama bitmedi.
Korona Amerika’yı vurmadan hemen önce New York borsasının zenginler ve yolsuz Senatörler tarafından boşaltıldığını, yani filmdeki gibi borsanın soyulduğunu, yine aylar öncesinde en az 1400 CEO’nun şirketlerinden istifa ettiklerini hatırlayın.
Yani sokaklarda fakirler tarafından infaz edilmek istemeyen zenginler filmde gördükleri sonlarını beğenmedikleri için kaçmış olabilirler mi?
Şu an itibariyle küresel finansın başkenti New York, virüs bahanesiyle oluşturulan ortamda tıpkı Batman filminde olduğu gibi Amerikan Ulusalcıları ile Küreselcilerin er meydanına dönmüş durumda.
Trump Kasım’da yapılacak Başkanlık seçimi öncesinde tarihin en büyük ekonomik çöküşüne karşı umutsuzca çareler ararken Amerikan sistemi içinde bir iç savaşın içinde kalmış durumdadır.
Başkanlık seçimi demişken, Trump seçimleri kazandığında yaptığı geleneksel konuşmasında hangi filmdeki hangi karakterden alıntı yapmıştı biliyor musunuz?
“Kara Şövalye Yükseliyor” filmindeki ezilenlerin fakirlerin savunucusu suçlu “Bane” karakterinden.
Şehrin hapishanesinin kapısında mahkumları serbest bırakmadan önce konuşma yapan Bane şöyle diyordu:
“Gotham şehrini yolsuzların elinden alıyoruz! Zenginlerden! Nesillerdir sizi fırsatlar masalıyla bastıran zalimlerden. Ve size geri veriyoruz, halka.”
Peki Trump ne demişti konuşmasında:
“Bugünkü törenin özel bir anlamı var çünkü bugün gücü sadece bir yönetimden ya da bir partiden diğerine transfer etmiyoruz. Gücü Washington DC’den alıyoruz. Ve size geri veriyoruz, halka.”
Filmdeki Bane karakteri ile Amerika Başkanı Trump’ın vurgularının bile neredeyse aynı olduğu konuşmaları internette rahatlıkla bulabilirsiniz.
Bu bağlamda Trump’ın filmdeki senaryoya sadık kalmak için yapması gerekenlerden birinin de hapishaneleri boşaltmak olduğunu söyleyenler çıkabilir.
O zaman üzülmesinler korona salgını yüzünden Amerikan hapishanelerinden bırakılan mahkumların haberleri de geçen haftadan beri gelmektedir.
Artık Trump’ın ihtiyacı olan tek şey ona ABD sistemi içinde yapmak istediği finansal tasfiye operasyonları için bir OHAL durumudur.
Şimdilik valinin direnci ile New York ablukaya, “afedersiniz karantinaya”, alınamamış olsa da önümüzdeki günlerde ne olacağını beklemek gerekmektedir.
KÜRESEL 15 TEMMUZ
Korona bahanesiyle özellikle de “ uygar ” Batı ülkelerinde askerler sadece nakliye kamyonlarıyla değil zırhlı araçlarıyla sokakları doldurmaktadırlar.
Hani zenginliğin Doğu’ya kaydığından ve bu konuda ellerinden bir şeyler gelmediğinden şikayet eden Batı ülkeleri.
Doğu bu anlamda çok daha sakin bir durumda gözükmektedir.
Dünya geneline adeta “Küresel 15 Temmuz” yaşatılmaktadır.
İşyerleri kapalı, insanlar evlerinde, ekonomilerin çarkları durmuş, sinirler gerilmiş.
Hal böyle olunca önümüzdeki dönemde ayakta kalacak, batacak, çok ucuza el değiştirecek, birleşecek, küreselleşecek şirketlere ülkemizde ve dünyada çok dikkatli bir şekilde bakmak gerekmektedir.
ŞUUR ALTI HASADI
Örnek verdiğimiz filmlerden de anlaşılacağı üzere şifresini çözebilenler için senaryosu çok önceden yazılmış bir film dünyada gösterime sokulmuştur.
Filmler birer sabandır, şuur altlarınız ise tarlalarınız. Filmler bu tarlaları sizden izinsiz olarak sürmek için yapılır.
Tarlada tohum açıp büyüyenleri, yeşerenleri siz kendi düşünceleriniz sanırsınız oysa onların sahibi tohumu atıp tarlayı sizden izinsiz sürenlerdir.
Ve vakti geldiğinde kafanızda hasadı yapmaya geleceklerdir.
Konuyu anladıysanız mahsülü kaptırmazsınız, sizde kalır, siz yersiniz.
Anlayamadıysanız hasadı kaldırıp gidecekler ve sizi sadece anızları yakma angaryası ile baş başa bırakacaklardır.