DAVOS ÜZERİNDEKİ KALKAN DAYANABİLECEK Mİ?

Ömer Kayani

Uzun zamandır yazmak istediğimiz bir konuydu 2016’da gösterimi başlayan “Koloni” (Colony) dizisi.

Bu satıları yazarken hala sonucunu bilemediğimiz Amerikan başkanlık seçimlerinin yapıldığı bu haftadan daha uygun bir zaman olabileceğini de zannetmiyoruz.

Dünyanın en önemli sinema verilerini tutan IMDB sitesi 3 sezonluk dizinin konusunu şu kısa cümleyle özetliyor.

“Gizemli bir uzaylı istilasının ardından bir aile “yeni dünya düzeninde” birarada  kalabilme savaşı veriyor.”

“İstila” ve “yeni dünya düzeni” kafanızda hemen bazı şeyleri tetiklemiş olmalı.

Bu kısa özetin diziye büyük haksızlık olduğunu düşündüğümüz için şuuraltınıza zerk ettiğini düşündüğümüz mesajları ile birlikte yorumlayalım.  

Dünya uzaylılar tarafından istilaya uğramıştır ve insanlar Totaliteryan bir rejim ve çok sıkı kurallar altında bir nevi esir hayatı yaşamaktadırlar. Şehirler, eyaletler çok yüksek teknoloji duvarlarla belli bölgelere ayrılmıştır ve bir bölgeden diğerine geçiş sadece çok zor alınabilen izinlerle mümkün olabilmektedir.Bu bölgelerin güvenliğini ve kontrollerini dronlar, yapay zekalı robotlar yapmaktadırlar.

Bölgeler, işgalcilerle işbirliği yapan vali ve ona bağlı polis gücü tarafından yönetilmekte, uzaylılar hiç bir yerde görünmemektedirler. İnsan hakları diye bir şey yoktur,  uzaylıların koyduğu ve acımasız bir polis gücü ile uyguladıkları kuralları vardır ve bu kurallara  uymayanlar çoğu zaman öldürülmektedirler.

Dizinin kahramanı olan ailenin babası eski bir FBI ajanıdır ve istila sırasında duvar ile ikiye bölünen eyaletin diğer tarafında bir oğlu kalmıştır. Ajanımız çocuğunu bulmak için gizlice duvarın öbür tarafına geçmeye çalışırken yakalanır ve istilacılar için gizlice muhbirlik yapması karşılığında zarar görmeden evine geri gönderilir.

Yeni görevi istilacılara karşı savaşan direniş güçlerini tesbit edip istilacılara haber vermektir ama bilmediği şey kendi karısının da bu direnişin en tepe noktalarından bir yerde bulunduğudur.

Haliyle kahramanımızın iç dünyasında kendi ailesini koruma/birarada tutma içgüdüsüyle, vatan/özgürlük/direniş duygularının büyük muhasebesi başlar.

Polislik yaptığı için karşısındaki organize gücün/aklın farkındadır.

Bir yandan işgalcilerle işbirliği yaparak ve direnişçileri yada namı diğer teröristleri avlamaya çalışarak sıradan halkı işgalcilerin misillemesinde koruduğuna kendini inandırmaya çalışmaktadır.

Diğer yandan da yapılan baskı ve insan onurunun kaldırmayacağı sisteme her gün tanıklık etmesi hasebiyle “işgalcilerle işbirliğini en minimum seviyede tutarak” günü kurtarmaya çalışmaktadır.

Dizi, sıkıyönetimle idare edilen, tek dinli, tek merkezli, totaliteryan, Orwell tipi dünya sisteminin bilim kurgu tadında manifestosu gibi.

Şöyle ki;

Duvarlarla bölünen her bir blok (dizide bu isim kullanılıyor) işgalci uzaylılara bağlı bir vali (dizide vekil Bakan olarak isimlendiriliyor) tarafından demir yumrukla, uzaylıların istediği şekilde yönetiliyor. Uzaylılarla işbirliği yapan insanlardan oluşan üst düzey yönetici sınıf “yeşil bölge” denen ayrı ve korumalı süper lüks bir alanda ve ellerinde her türlü imkanla yaşarken, sıradan halk karnını kotayla dağıtılan yiyeceklerle doyuruyor.

Yani uzaylı istilacılara boyun eğip onların isteklerini dünya halkları üzerinde uygulayanları,halk tabiriyle, yaşatıyor uzaylı efendiler.

Sisteme isyan edenler/uymayanlar/suç işleyenlerse ölümüne çalıştırılacakları bilinmeyen yerlerdeki fabrikalara götürülüyor ve kendilerinden bir daha haber alınamıyor.

Polis gücü militarize olmuş bir şekilde zırhlı araçlarla sokaklarda devriye gezerek alan hakimiyetini sağlıyor. Kızıl bereleri ve üzerlerindeki kara üniforma, maske ve zırhlarıyla tam bir totaliteryan Birleşmiş Milletler gücü askeri gibiler.

Elitlerin çocukları kendilerine tahsis edilen özel öğretmenler tarafından yeni doktrine göre eğitiliyorlar. Bu eğitim tek bir dünya dinini de kapsıyor ve bu yeni dinin inancına göre her şeyin çok güzel olacağı “en büyük gün” bekleniyor.  

Uzaylıların yönetici elitine yeni katılan insanlar için adeta masonik bir törenle yapılıyor.  Yeni dinin kilisesinde diz çökerek takdis/inisiye ediliyorlar. 

Uzatmayalım, bir sürü kovalamacadan, istihbarat ve akıl oyunlarından sonra direnişçiler uzaylı yöneticilerden birisini esir alıp iletişim kurunca sürpriz bir gerçek ortaya çıkıyor.

Aslında bu uzaylılar insan ırkına düşman olan “kötü uzaylılar değillermiş”. Onların da peşinde olan ve geldiklerinde insan ırkını yok edecek bir düşmanları varmış. Dünyayı istila edenlerin amacı insan ırkının savunmasını sağlayacak mekanizmaları oluşturmak için insan ırkını işçi olarak kullanmakmış.

Burada bir parantez açıp büyük bütçeli mesaj verme amaçlı üretilen film ve dizilerdeki uzaylı karakterinin, kendini hiç bir dil/ırk/vatana bağlı hissetmeyen küreselcileri temsil ettiğini düşündüğümüzü daha önce değişik yazılarımızda belirtmiştik.

Bunu hatırda tutarak devam edersek, küreselcilerin/uzaylıların minicik bir isteği vardır biz fani insancıklardan.

Askeri eğitimi ve savaş tecrübesi olan ve elerindeki listede isimleri bulunan kişilerin yaklaşan büyük savaşta uzaylıların yanında gerçek düşmana karşı aynı siperde yer almaları.

Diğer düşmanın tüm dünyayı yok etme isteği göz önüne alınınca makul gibi gözüküyor, değil mi?

Uzaylılara her bloktan (siz bunu gerçek hayatta ülke olarak düşünün) belli sayıda verilen askerlere karşılık uzaylılar o blok üzerinde gökyüzünde elektronik bir koruma kalkanı oluşturuyorlar ve o bölgeyi dış saldırılara karşı koruyorlar.

Hani bir ara şu para spekülatörü Soros demişti ya “Türkiye’nin en iyi ihracat kalemi Türk askeridir” diye.

Nedense birden aklımıza o söz geliverdi!

“Birileri yeni dünya düzeninin tek merkezli ordusuna asker filan mı toplamak istiyor” diye düşünmeden edemiyor insan.

Neyse komployu bırakıp diziye dönersek son bölümde bir çok şey ortaya çıkıyor.

Meğerse bu uzaylıların dünyada merkez karargahıİsviçre’nin “Davos” kasabasında imiş.

Hani şu geçenlerde dünyayı resetleme/sıfırlama kitabı ile gündem olup Time dergisine kapak konusu olan Klaus Schwab’ı hatırlıyor musunuz?

Onun kurucusu olduğu “Dünya Ekonomik Forumu” (WEF) da İsviçre’de değil mi?

Hani dönemin Türkiye Başbakanının 2009 yılında  önce “one minute” ardından “daha da Davos’a gelmem” dediği, dünya elitlerinin biraraya gelerek dünyayı nasıl şekillendireceklerini, kime ne görev vereceklerini tartıştıkları yer.

Koloni dizisinde de uzaylılar orada dünyanın diğer bölgelerini komuta ettikleri ana karargahlarını kurmuşlar.  

Tesadüfün böylesi.  

Dizide uzaylılar “asıl tehdidin kendileri değil dünyayı yok etmek isteyen başka bir ırkın olduğunu” söylüyorlar demiştik ya, WEF’un kurucusu Klaus Schwab’ın “COVID-19 krizinden en fazla zarar gören iki ülkenin, yani ABD ile İngiltere’nin, neoliberalizmin en etkili olduğu ülkeler olduğu da bir gerçek. Pandemi krizi neoliberalizmin miadının dolduğunu göstermiştir” dediğini geçen haftaki makalemizde konu etmiştik.

Sanki bu cümlenin içinde “o farklı ırkın” tınısı varmış gibi de gelmedi mi size?

Hani şu dünya hakimiyetini kaybedeceklerini farkettikleri zamanlarda dünyayı ateşe atmaktan, dünya savaşları başlatmaktan çekinmeyen bir ırkın?

Dizinin sonlarına doğru bir başka grup lideri savaştan uzak durarak tarafların savaşmasını bekleyeceğini, kendi bölgelerinde dünyanın en parlak beyinlerini toplayarak bir çeşit  Nuh’un gemisini oluşturduklarını etrafındakilere anlatarak sözlerini şöyle noktalıyor.

“Bu savaş bittiğinde Seattle insan uygarlığının yeniden başlatılacağı sıfır noktası olacak.”

Hayır dizide Klaus Schwab ya da Time dergisi gibi “reset” demiyor “reboot” diyor.

O kadar komplocu olmaya gerek yok ama bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğiz.

Dizide tüm bölgeleri kontrol eden droneların şeklinin ve tek göz gibi dizayn edilmiş kameralarının Mısır mitolojisinde her şeyi gören tek göz simgesinin bire bir olarak aynısı olduğuna dikkatinizi çekelim.

Zaten dizinin tanıtım afişlerinden birinde gördüğünüz (haşa) çoğul “tanrılar” vurgusunun Mısır mitolojisindeki çok tanrılı inanışa uygunluğu malumunuzdur.

Hollywood şeytanlarının Mısır paganları ile olan ilişkisini senelerdir yazdığımız için bu konuya tekrar girmeyeceğiz. 

Şimdi diyebilirsiniz ki Amerika Başkanını seçerken ve tüm dünya nefesini tutup oraya kilitlenmişken dizi anlatmanın sırası mı?

Şöyle cevaplayalım.

Koloni dizinin son bölümünde düşman dünyaya ulaşmış ve Davos’ta “müttefikimiz” uzaylıların ana karargahına saldırırken insanlardan devşirilmiş askerler çarpışmaya  gönderilmek üzere podlara yerleştiriliyordu.

Dizinin sonlarında yapılan konuşmalardan Davos üzerinde oluşturulan kalkanın hala saldırılara dayandığını / karşı koyduğunu anlıyoruz. 

Dizinin 4. sezonu çekilmedi ama Davos’da kalkanların saldırılara dayanıp dayanamayacağı siz bu satırları okurken muhtemelen Washington’da hala test ediliyor olacaktır.