Ömer Kayani
Artık yazılarımızı daha rahat yazabiliriz ve bunun için geçtiğimiz hafta beyne takılabilen çipini tanıtan Elon Musk’a teşekkür etmemiz gerekiyor galiba.
Uzunca bir süredir ülke olarak gerçek tehdit algısı konusunda yanlış yere baktığımızı düşünüyor ve yazıyoruz.
Ülkemiz ve insanlık için asıl tehlikenin jeopolitik çekişmelerden ziyade gözle göremediğimiz, sınırları ve ulus devletleri aşan “dijital” bir tehdit olduğunu, blockchain, yapay zeka, 5G, insansı robotlar, akıllı şehirler, nesnelerin interneti, giyilebilir teknolojiler ve kuantum gibi büyük teknolojik sıçramaların gelecekteki etkilerinin tam olarak anlaşılamadığı konusuna, teknoloji karşıtlığı yapmadan şeytani bir aklın “büyük planına” dikkat çekmeye çalışıyoruz.
“İcat çıkarma”, “başımıza iş açma”, “sen herkesten iyi mi bileceksin” düsturları ile büyütülen ülkemiz insanı hayal edebilme ve geleceği görebilme konusunda, nasıl diyelim, çok yeterli değil maalesef.
Bu yüzden konuları anlatmaya çalışırken sıklıkla görsel ve işitsel bir mecra olan filmler/diziler üzerinden gidiyoruz. Amacımız sinema eleştirmenliği yapmak filan değil, sadece anlatmaya çalıştığımız konuya görsel ve işitsel zenginlik katarak zaten bilinçaltınızı bu sektör üzerinden “önden hazırlamaya” çalışanların planlarını (anlayabildiğimiz kadarıyla) dikkatinize sunmak.
Bu bağlamda kaçırdığımız önemli film ve dizilerle ilgili zaman zaman okuyucularımızdan da tavsiyeler geliyor.
İşte onlardan biri olan “Travelers” (2016-2018) dizisi kelimenin tam manasıyla bir “gelecekte dünyanın başına gelecekler” (getirilecekler de diyebiliriz)şöleni sunuyor. Geçen hafta bahsettiğimiz “Adjustment Bureau” (ayarlama, düzeltme bürosu) filminin konusuyla da benzerlikler taşıyan bu dizide bilinç aktarımı yolu ile gelecekten geçmişe gelen “Gezginler” dünyanın/toplumların çöküşünü engellemek için meydana geleceğini bildikleri felaketleri bilincin aktarıldığı insanların bedenlerini kullanarak önlemeye çalışıyorlar.
“Bilinç aktarımı da tam fantazi olmuş” diyenleri duyar gibiyiz. Eğer öyle diyenlerdenseniz bir arama motoruna “salyangozdan salyangoza bilinç aktarımı yapıldı” diye yazın ve bu deneyin başarıyla gerçekleştirildiği tarihine bakın.
Bu yazının 7000 vuruşa sığması gerektiği için detayları araştırmayı size bırakıp devam edelim.
Beşli gruplar halinde gelecekten geçmişe gönderilen kahramanlarımızdan grup lideri olan bir FBI ajanının vücudunu devralmıştır. Diğerleri doktor, taktisyen, teknisyen ve önemlisi de tarihçi şeklindedir. Tarihçi, gelecekte olacak her şeyi ezbere bildiğinden grubun finansman sorununu gerektiğindeborsa, şans oyunları, piyangolar vb işlerle rahatlıkla halletmektedir.
Dizinin ilerleyen bölümlerinde “hafıza çipini açarak” güncellemeleri de almaktadır tarihçimiz. Beyninde ki hafıza çipinin markasını göremediğimiz için üzerinde Elon Musk imzası var mıdır bilemiyoruz.
Peki bir bilinç tanımadığı bir insanın hayatını devralıp onun gibi davranmayı nasıl başarabiliyor derseniz dizide bu “sosyal medya ve internette bıraktığı izler detaylı olarak incelenerek” şeklinde açıklanıyor. Bilinç aktarımı sırasında noktasal atış ise cep telefonunun GPS sinyalleri aracığıyla rahatlıkla yapılabiliyor
Anlayana mesaj açık.
Size her yerden ulaşabilirler, sosyal medya ve internette bıraktığınız izlerden sizin karakterinizin ve hayatınızın her detayını öğrenip sizi başkasıyla bile değiştirebilirler ve çevrenizdekilerin ruhu bile duymaz.
Peki dizi neyi anlatmaktadır?
Gelecekte yapay zeka kontrolü ele almıştır ve tüm insanlığı o yönetmektedir. Herşeyi en ince ayrıntısına kadar kuantum teknolojisi ile analiz edebildiği ve görebildiği için kusursuzdur, yani adeta ve haşa bir tanrıdır.
Onun emirleri ve kararları kesindir.
Ölüme ve yaşama karar verebilmektedir. Ölüm cezasına çarptırdığı kişinin hafızası silinerek istenen şekilde yeniden yüklenmektedir.
Herhalde beyne çip (Neurolink – yani sinir sistemine link) uydu ile dünyanın her köşesine ulaşabilen internet (Starlink – Yıldızlardan link) ve 5/6/7G teknolojilerinin neyi amaçladığını anlamışsınızdır.
Hani bazen dostlarınıza “bana linkini atsana” diyorsunuz ya işte o yeryüzünün hakimi olan yapay zeka ile size link atmayı, resetlemeyi, yeniden yüklemeyi ve istediklerinde de silmeyi planlıyorlar.
Dizide geçmişe gittiklerinde “Gezginler” in uymaları gereken protokoller şu şekilde sıralanıyor.
Protocol 1: Önce görev gelir
Protocol 2: Geleceğini geçmişte bırak
Protocol 3: Talimat verilmedikçe kimseyi öldürme, kimseyi yaşatma.
Protocol 4: Üreme.
Protocol 5: Talimat gelmediği zamanlarda kimliğini aldığın kişinin hayatını yaşamaya devam et.
Protocol 6: Çok acil durumlar haricinde diğer hücrelerde bağlantı kurma.
Biraz dikkatli seyredince bu protokollere serpiştirilmiş mesajları çözebilirsiniz.
Sadece kendi şeytani sistemlerine bağlı/görevli insanlar aracılığıyla, ellerinde tuttukları merkez bankaları, borsalar, dev bankalar ve şirketlerler aracılığıyla parayı oyuncakları haline getiren, dünya olaylarını kurgulayıp talimatlar veren, savaşlar çıkaran ya da durduran, halkları kısırlaştıran, dünyanın değişik ülkelerinde bir beyne bağlı ama hücre usulü çalışan ulus üstü yapılar.
Hepsi bu protokollerin içerisine serpiştirilmiş vaziyetteler.
Uzatmayalım, dizide anlatılan olaylara gelirsek önce “antimatter teknolojisi” (hani CERN’de aranan ve tanrı parçacığı olarak da isimlendirilen anti-madde) kullanılarak bir göktaşının dünyaya çarpmadan yıllar öncesinden yörüngesi değiştiriliyor.
Ardından gelecekte bir şeyler değişiyor ve asi bir grup yapay zekanın “dünyayı iyileştirmeyi/ kurtarmayı” amaçlayan “büyük planı” nı uygulama şekline isyan ederek kendi planlarını yapıyorlar.
Yapay zekanın sızılması imkansız beynine sızarak 21. yüzyılda çaresi olmayan bir grip virüsü üretiyor ve geçmişe gönderiyorlar.
Yani bir başka deyişle “gelecek kendisini kurtarmak için geçmişe saldırıyor”.
Gezginler grubunun doktoru virüsün özelliklerini ve asiler tarafından nasıl yayıldığını şöyle anlatıyor.
“Virüsün kuluçka süresi 10 gün. Yaklaşık 14 gün önce 10 tane gezginler takımı (50 kişi) tüm dünyayı dolaşarak virüsü yaydılar. Basit hesaplamayla ilk gün 150, ikinci gün 330 kişi enfekte oluyor. Bunu ilk günden itibaren hesaplayınca bugün itibariyle 4 yarın 10 milyon enfekte olacak.”
Dizide asi grup, anti virüs oluşturduklarını zanneden bilim ekibine farkettirmeden yaptıkları sahte bayrak operasyonuyla genetiği değiştirilmiş yeni bir virüs ürettiriyorlar.
Peki asi grubun dizide bu virüsü yayma sebep neymiş, grup üyelerinin birinden dinleyelim.
“Geldiğim gelecekte insanlar Yönetici (yapay zeka) ve Fraksiyon (asiler) arasında ikiye bölünmüş durumda. İki tarafta kontrolü ele geçirmek için savaşıyorlar. Yöneticiyi sıfırladığınızda 21. yüzyıla erişimimiz kesildi. Geçmişi kaybedersek herşeyi kaybedecektik. (…) Yani FBI’daki binlerce kişi Fraksiyondan ve onların kendi planı var. 21 yüzyıldaki en büyük tehdit aşırı nüfus artışı. Yönetici doğal çözümü göremedi. Virüs genetik olarak nüfusun yüzde 70’ini korumaya programlandı. Gelecek, hayatta kalacak.”
Asi grubun üyesine “yüzde 70’mi? Ama bu iki milyar insanı katletmek demek” sorusu yöneltildiğinde cevabı basit oluyor.
“Önce görev gelir.”
Dünyanın yüzde 30’luk kısmını öldürmeye programlı bir virüs, iyi mi?
Programlı dediysek aklınıza hemen bilgiyar programcısı, dünya nüfus ile takıntılı, virüs patentleri almayı seven eli aşılı amcanız Bill Gates gelmesin.
Ya da geçtiğimiz haftalarda “The Economist” dergisinin “sıradaki felaket” manşetiyle yayınladığı kapakta gözüken virüs ve dünyaya yaklaşan göktaşı fotoğrafları.
Bazen denk geliyor işte…