Ömer Kayani
Geceleri bilgisayar korsanlığı/hackerlık yaparak adalet savaşçılığına soyunan “Elliot” gündüzleri ise “Allsafe” isimli bir siber güvenlik şirketinde çalışan başarılı bir uzmandır. Çoklu kişilik bozukluğu ve depresyon sorunlarıyla gizlice boğuşan Elliot’un “fsociety” adlı bir hacker grubu ile ortaklık yapmasıyla hayatı tümden değişecektir.
Bu ay konumuz olan “Mr. Robot” dizisi 2015-2019 yılları arasında yayınlanmış ve dünyada büyük ilgi görmüştü. Dört sezon süren diziyi kısa bir makalede anlatmamız mümkün olamayacağından tüm konuyu eksiksiz anlatmak yerine dizinin en önemli mesajlarına odaklanacağız.
Kahramanımız Elliot’ın çalıştığı siber güvenlik şirketinin en önemli müşterisi olan ve aynı zamanda dizide Amerika’nın en büyük şirketi olarak resmedilen “E Corp” firmasına siber saldırı düzenlenir.
Yapılan bu DDoS saldırısı Elliot’un dehası sayesinde çözümlenince Elliot hem saldırıyı yapan “fsociety” hacker grubu hem de “E Corp” firmasının radarına girer. Hem bu devasa şirketten hem de hacker grubundan kendilerine katılması için teklif alınca Elliot hacker grubu ile buluşur ve amaçlarını sorgular.
“Fsociety” isimli grubun amacı dijital bir devrim yaparak dünyanın en büyük şirketler topluluğu olana “E Corp”un datalarını/kredi borç kayıtlarını yok etmektir. Bunun başarılabilmesi için şirketin Çin’de bulunan yedek vericilerinin de silinmesi gerekmektedir. Operasyon büyük olunca Çinli “Dark Army” (Karanlık Ordu) hacker grubu da olaya dahil edilmek zorunda kalınır.
Birinci sezonun son bölümde hackleme başarıya ulaşmıştır.
Halk sokaklarda kutlama gösterileri yaparken, “sonunda özgürüz”, “para öldü” pankartları taşımakta, dünya liderleri panik içinde çözüm aramaktadırlar. Tam burada FED Başkanı Janet Yellen’in (ki bugün ABD Hazine Bakanı) dönemin Türkiye Cumhuriyeti Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan ile görüşmesi ekrana yansırken kahramanımız Elliot şunları söylemektedir.
“Acaba hangi aşmadalar. İnkar mı? Kendilerine “hayır bu iş düzeltilebilir mi diyorlar?”
Birinci sezon biterken dünya halkları sokaklara dökülmüş kutlama yapmakta “Yeni bir toplum küllerinde diriliyor ama siz daha iyi bir dünya kuracaksınız” mesajları verilmektedir. Dizinin en son sahnesinde ise Çin Güvenlik Bakanı ve E Corp Başkanı elitlere ait bir malikanede dünya madenleri paylaşımı konularını görüşmekte, Çinli Bakan “Roma’nın yanışını seyretmekten” dem vurmaktadır.
Dizinin 2. sezonunda finansal kriz Amerika’yı ve dolayısıyla tüm dünyayı vurmuş datalara ulaşılamadığı için paralara da ulaşılamamaktadır. Sokaklarda seyyar satıcılar Bitcoin satmaktadır.
“E Corp” Başkanı FED üyelerini sıkıştırıp daha çok yardım parası almaya çalışmakta, para bulamazlarsa Amerikan hazine bonolarını Çinlilere satıp borç almalarını tavsiye etmektedir. Amerika’da istihdam, konut piyasaları ve bankalar çökme noktasındadır. “E Corp” Başkanı Çinlilerden borç alması için Amerikan Senatosuna da baskı yapmaktadır ama Senato hain damgası yememek için buna yanaşmamaktadır.
Dizinin ilerleyen bölümlerinde Çinlilerle E Corp’un Washington’da bir enerji santrali nedeniyle aslında uzun zamandır işbirliği yaptıklarını öğreniyoruz. Bu enerji santralinin Çinliler için önemini bilen “E Corp” Başkanı şirketin iflası durumunda buranın kapatılıp federal devlete geçirilecek olması tehdidi ile Çin’den faiz ödemesiz 2 trilyon Dolar kurtarma parasını borç alır.
E Corp Başkanı bu kez tekrar ABD hükümetinin yolunu tutar. E Corp’un siber kriz sırasında çıkardığı kripto para birimi E-coinlerin hükümet tarafından tanınmasını, bununla halka kredi verilebilmesini, 1 E-Coin’in 1 USD’ye eşitlenmesi ile ekonominin toparlanacağını söyleyerek onları ikna etmeye çalışır.
Aldığı cevap aynen şöyledir.
“Anayasaya aykırı, kendi para birimini oluşturamazsın. Bu federal hükümetin işidir. Dolar olarak veremediğin krediyi E-coin olarak vermene izin veremeyiz.”
E Corp Başkanı ısrarcıdır.
“Buradaki sorun nakit paranın süratle değer kaybetmesi. Dünya düzeni artık bu şekilde ve Bitcoin yayılıyor. Bitcoin egemen olursa hepimiz cehennem gibi kontrol edilemez bir dünyada yaşarız. (Bitcoin) çoktan maksimum işlem hacmine ulaştı. Üstelik Çinli veri madencileri tarafından kısmen kontrol ediliyor. (…) E-coin‘le hesap defterini ve maden sunucularını biz kontrol ederiz. Yetki sahibi biz oluruz. Açılan tüm cüzdanlarda şeffaflık olacağını garanti ediyorum. Her kredide, her işlemde. Bu da demektir ki yeni kaynaklar elde edebiliriz. Bankacılık sektörünü yeniden kurabiliriz. (…) Kontrolü köklü bir Amerikan şirketinin elinde olacak. Regülasyon mu yapmak istiyorsun? Buyur, köküne kadar regülasyon yap. Sana arka kapıları, yan kapıları, izleme kontrolünü, ne istersen vereceğim, sadece kapatma.”
Burada aklınıza Facebook’un bir zamanlar çıkarmayı planladığı “Libra” kripto para birimiyada bugün kullanılan 1 Dolara eşit “Tether” stabil coini aklınıza geldiyse sizi suçlayamayız.
Uzatmayalım, o işi de halleden becerikli CEO’muz yine Çinli ortağının kapısına dayandığında tarih 2015 yılının Kasım ayı ve mekan Antalya’dır.
“E Corp” Başkanını önce “G20” toplantısında bir konuşma yaparken görüyoruz.
“Hızla yükselen küresel enflasyon dalgalanma etkisi yaratmak üzere. Bu uluslararası forumun 20 üyesinden 19’u 9 Mayıs Ekonomi Anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşmayla Ecoin’i diğer para birimlerinin ölçütü yaptı. Bunun önündeki tek engel Çin’in gayri resmi olarak sahiplendiği gayri meşru para taklitçisi Bitcoin. Çin, bu anlaşmayı imzalamayarak ekonomik durumumuzu zayıflatıyor. Ve Bitcoin’e kucak açtıkları gerçeği küresel ekonomimizi kurtarmak için yaptığımız kolektif denememize karşı yaptıkları direnişi gösteriyor ve reddedişlerini vurguluyor. Kısacası baylar ve bayanlar, bir para birimi savaşı başlatıyorlar.”
Ve gelelim en önemli bölüme.
“E Corp” başkanı herkesin içinde Çin devletini suçladıktan sonra Antalya’da ki otel odasında tüm olayların arkasındaki Çin İç Güvenlik Bakanı Zhang ile başbaşa görüşme yapıyor.
Kendisinden acil olarak Çin hükümetinin Ecoin’i resmi olarak kabul anlaşmasını imzalattırmasını ister. Karşılığında da Kongo’nun Çin tarafından ilhakına ABD’nin Birleşmiş Milletler’de onay vereceğini söyleyerek para birimi savaşını bir an önce bitirmeleri gerektiğini vurgular.
Yoksa “diğer ülkelerin” de (Ecoin anlaşmasından) çekilme riski var derken “E Corp” Başkanı kafasıyla duvardaki Türk Bayrağı tablosunu işaret etmektedir.
İlginç mi?
Burada gerçek dünyadan küçük bir kaç not düşelim.
Sizce, Çin’in geçtiğimiz aylarda Bitcoin madencilerini ülkeden çıkarması ile (ki büyük bir kısmı Teksas’a gittiler) Amerika’nın Afganistan’dan çekilmesi, ardından Afganistan’ın Çin’le büyük anlaşmalar yaparak adeta bu ülkenin eline düşmesi konusu dikkate değer midir?
Yine Türkiye’nin, Dolar rezervleri konusunda yakın tarihinin en kötü noktasında olduğu bu günlerde, ülkesinin resmi para birimini Bitcoin yapan El Salvador Devlet Başkanını ağırlaması, ziyaretin dünyanın saygın finans gazetelerinde ana haber olması, aynı gün ABD Temsilciler Meclisinin Bitcoin’in enerji kullanımı konusunu görüşmek üzere toplanması ilginç birer rastlantı değil midir?
Uzatmayalım, Çin anlaşmayı imzalar, BM’de Kongo’nun Çin tarafından ilhakı kabul edilir, E Corp’un 71 tane binası siber saldırı ile havaya uçurulur, kahramanımız Elliot büyük bir oyun kurucu olduğunu zannederken aslında büyüklerin oyununda bir piyon olduğunu anlamaya başlar ve buraya sığdıramayacağımız daha nice olaylar yaşanır.
Özellikle 4. Sezonun 2. bölümünde dünyayı yöneten o gizli elitlerin eliti örgüt “DEUS” ismiyle tanıtılırken gösterilen görüntüler “WEF” yani “Dünya Ekonomik Forumu” toplantılarındandır, hani şu dünyayı bir an önce resetlemek isteyen dostlarımız.
Dostlarımız demişken, dizinin Türkiye’ye olan ilgisi bu noktada tekrar kendisini göstermekte ve WEF toplantılarına katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın görüntüleri tam iki kez anlatımın merkezine oturtulmakta, ardından da yapılan montajla DEUS’u gerçek sahibi olan Çin İç Güvenlik Bakanı Zhang ile el sıkışırken gösterilmektedir.
Latince tanrı anlamına gelen Deus ve dolayısıyla WEF kimdir konusunu anlayabilmek için bu bölümü dikkatli izlemenizi tavsiye edelim.
Biz diziden aldığımız 11 sayfalık notumuzun ancak bu kadarını aktarabildik.
Kahramanımız Elliot’a kullanıldığını, herkes saldırılar sonrası umutsuzluk ve sefalet içinde iken parti yapan zenginler gösterilerek verilen öğütle bitirelim.
“Bak evlat, senin yanlışın tüm bunların senin aptal planın olduğunu zannetmen idi. Hayır, senin devriminin olmasına izin verildi çünkü onu satın alıp parasını ödeyenler bunlar gibi kimselerdi. Kabul et, ne kadar uğraşırsan uğraş sonuç hep bu olur.”