SOLUK RENKLİ AT DÜNYANIN ÜZERİNDE TEPİNİRKEN

Ömer Kayani

“Batı, Rus ayısını zincire vurmak istiyor. Eğer ayı avlanma içgüdülerini terkedip oturduğu yerden böğürtlen ve bal yemeye devam ederse Batı, nükleer silahlarımız olan pençelerimizi ve bizi koruyan dişlerimizi sökmenin, bizi zincirlemenin yollarını arar. Ayı’nın içi doldurulmuş bir oyuncağa çevrilmesine izin vermeyeceğiz.” 

Yukarıdaki sözler Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin tarafından 2014 yılı “Büyük Yıllık Basın Toplantısı” sırasında söylenmişti.

 “Büyük değişim” yada “tarihin kırılma zamanları” diyebileceğimiz olaylar bizim gibilere seneler içinde yazdıkları yazıları bir araya getirerek büyük resmi bulmaya çalışma şansı verirler.

Bu yüzden birikmiş konuları, geçen ay başlayan Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı bağlamında harmanlayıp, geçmiş yazılarımıza da bolca atıflarda bulunarak uzunca bir yazı yazmak zorunda kaldık.

Umarız sıkılmazsınız.

JEOPOLİTİK SAVAŞLAR

Malumunuz olduğu üzere tüm dünya Rusya’nın Ukrayna’ya “sürpriz” saldırısını konuşuyor.

Bakalım ortada bir sürpriz var mı?

Birçok Amerikan Başkanının danışmanı stratejist Zbigniew Brzezinski’nin 2014 yılında verdiği mülakata kulak verelim.

“Şu an yüzde yüz olmasa bile Ruslar, eğer gerçekten Ukrayna ile işbirliği için hazır ise bizim de onlara Ukrayna ile tekelci bir ilişki istemediğimizi ve uyum sağlamaya hazır olduğumuzu söylememiz gerekir. Ukrayna’nın yardıma ihtiyacı var. İstikrara ihtiyacı var. Biz, Ruslar ile işbirliği yaparak bunları sağlayabiliriz. Aynı zamanda biz, Ruslara Ukrayna’yı NATO’ya dahil etmenin bizim amacımız olmadığını anlatmalıyız. Çünkü Ruslar bunu askeri bir tehdit olarak görebilir. Zaten Ukraynalıların büyük çoğunluğu NATO’ya dahil olmak istemiyor. Fakat bağımsız olmak istiyorlar. Yani siyasal gerçeklik ile oldukça tutarlı. Tabi bizim bunları çok sakin bir şekilde ona anlatmamız lazım. Eğer aşağılar bir şekilde bunu yaparsak, iş rayından çıkar. Bunun sonuçları ağır olur. Ukrayna’ya tehditler yağdırır. Eğer Ruslar Kırım’da ayrılmayı kabul etmez ise size garanti ederim, Rus karşıtı olmayan Ukraynalıların büyük çoğunluğu Rus karşıtı olacaktır.”

Sekiz sene önce Amerika’nın yetiştirdiği en önemli stratejisti Ukrayna meselesinde yapılması ve yapılmaması gereken şeyleri tane tane anlatmış mı?

Kendisine, Rusların söz dinlememesi halinde neler yapılabileceği konusu sorulduğunda ise Brzezinski, “yurt dışındaki Rusların paralarına kısıtlama konulabilir. Yani Ruslara neredeyse coğrafi olarak Avrupa’nın ortasında yaşanan böylesi bir meydan okumanın, bazı somut maliyetleri olduğunun sinyali verilebilir” demiş.

Bugün Rusya’ya uygulanan dünyada daha önce eşi görülmemiş büyüklükteki ambargoyu düşününce Brzezinski’nin en azından bazı söylediklerinin uygulamaya konulduğunu görüyoruz.

1990’larda SSCB’nin dağılması, Doğu ve Batı Almanya’nın birleştirilmesi sırasında dönemin Rus Devlet Başkanı Michail Gorbachev’e verilen “Nato asla Doğu Avrupa’ya genişlemeyecek” sözü Batı tarafından tutulmadı.

Yugoslavya parçalandı,  Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Estonya, Letonya, Slovenya gibi ülkeler NATO’ya alındı.

Gorbachev’den sonra göreve gelen Rus Devlet Başkanı Boris Yeltsin bu duruma çok kızmış “Biz Haiti değiliz, bize böyle davranamazsınız. Bizim çok büyük bir geçmişimiz var ve Rusya geri gelecek” demişti.

2000’li yıllarda görevi Yeltsin’den devralan yeni Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in ise hala batıdan umudu vardı. Bugün pek çok kişinin hatırlamadığı bir şey yapmış, “Rusya’nın NATO’ya dahil olma” isteğini Batılı meslektaşlarına iletmiş, 11 Eylül saldırıları sonrası ABD’nin tek taraflı Afganistan, Irak saldırılarına karşı çıkmamıştı.

Rusya’nın senelerdir tüm uyarılarına rağmen NATO son çizgiyi de aşıp Ukrayna’da Rusya ile komşu olmaya iyice yaklaşınca Putin öldürücü darbesini indirmiştir ve bugün gelinen noktada bir “sürpriz faktörü” filan bulunmamaktadır.     

Bazılarının söylediği, “Ukrayna özgür bir ülke olarak kendi geleceğini tayin etme hakkına sahiptir ve dilerse NATO’ya girebilir” sözü kağıt üzerinde doğrudur.

Öte yandan NATO’da özgür bir pakt olarak 1990’larda verdiği sözleri hatırlayarak Ukrayna’ya “NATO’ya giremezsin” deme hakkına sahiptir.

Tıpkı Putin’e 2000’li yıllarda söyledikleri “NATO’ya da AB’ye de giremezsin” dedikleri gibi.

Rusya ile savaşmak yerine Rusya’yı çevreleme politikasının (Policy of Containment) uygulayıcısı Amerikalı politikacı/stratejist George Kennan’a ölümünden kısa bir süre önce “NATO’nun genişlemesi” konusu sorulduğunda kendisi bunun “büyük bir hata olacağını ve yeni bir soğuk savaşı başlatacağını” söylemişti.

İngiltere Başbakanı Churchil II. Dünya savaşı bitip Başbakanlığı kaybettikten sonra 1946 yılında Amerika’da yaptığı ünlü “demir perde” konuşması ile adeta “soğuk savaşın” fitilini ateşlemişti. Rusya’nın tekrar yeni kutup olarak karşıya yerleştirilmesi ve şeytanlaştırılması çalışmalarında yine İngiltere’nin son 4-5 yıllık büyük gayreti yine gözlerden kaçmamaktadır.

Bu mini tarih turundan sonra Rus ayısının yanında olduğumuz zannına kapılmadığınızı umarız. Öte yandan Rusya karşısı cephenin diğer tarafında yer alan Amerika’nın güvenlik gerekçesiyle dünyanın diğer ucundan gelip Irak, Afganistan, Libya vb ülkelerde yaptıkları için çizdiği mantık şemasına bir de “Küba füze krizini” ekleyince Rusya’nın kendi sınır komşusuna bakış açısı gayet tutarlı görünüyor maalesef.

Anlayacağınız, jeopolitik sözkonusu olduğunda herkes ne yaptığını ve yapacaklarının sonucunu gayet güzel biliyor.

Bu yüzden gelelim yazılarımızla yıllardır izini sürdüğümüz olayları harmanlamaya.

GIDA SAVAŞLARI

Elinizde tuttuğunuz derginin 2018 Aralık ayında kaleme aldığımız ilk yazı “2019, soluk renkli at dünyanın tepesine çıktığında” başlıklı makalemiz idi ve “The Economist” dergisinin 2019 yılı kapağını analiz etmiştik.

Hatırlatalım:

İşte romanlara, filmlere, kehanetlere, dini çıkarımlara konu olmuş bu dört atlı “The Economist” dergisinin 2019 yılı kapağında dünyanın tepesinde tam “Rusya ile Çin liderlerinin arasına oturtulmuş” olarak bize bakmaktadır.

Mahşerin atlıları üzerinden gitmeye devam edelim:

Mahşerin birinci atlısı (Beyaz) kendisine bir taç verilen ve galip gelen biri olarak zafer kazanmaya çıkan atlıdır.

İkinci atlıya (Kızıl) dünyadan barışı kaldırma yetkisi verilmiştir ve bunun sonucu olarak insanlar birbirlerini boğazlayacaklardır. Yani çıkacak büyük bir savaşı anlatmaktadır.

Üçüncü atlının (Siyah) elinde bir terazi vardır. İncil’de geçen anlatımı şöyledir.

Dört yaratığın ortasında sanki bir sesin şöyle dediğini işittim: Bir ölçek buğday bir dinara, üç ölçek arpa bir dinara. Ama zeytinyağına, şaraba zarar verme.’ Yani büyük bir savaştan sonra yaşanacak bir kıtlığı tasvir ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Birçok gıda maddesinin zarar gördüğünü “zeytinyağı ve şaraba zarar verme” emrinden anlayabiliyoruz.

Şimdi burada durup konuyu biraz irdeleyelim.

Hatırlayacaksınız, 2008 finansal krizi başladığında her yerden kaçan sıcak para emtia borsalarına gitmiş ve bunun sonucunda emtia fiyatları tarihi rekor seviyelere çıkarak dünyada gıda fiyatlarının aşırı derecede yükselmesine neden olmuştu. Birçok ülkede pirinç vb. gıdaların artışını protesto gösteriler düzenlenmiş, ayaklanmalar çıkmıştı.

2010 yılında başlayarak tüm coğrafyayı yakan “Arap Baharı” hareketlerinde tetikleyici unsurun 2008 yılında artan gıda fiyatlarının oluşturduğu domino etkisi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. O günden beri kitlelerin hareketlendirilmesi konusunda ellerinde biriken verileri analiz edenler muhtemelen bu silahı tekrar kullanacakları günü beklemektedirler. “The Economist” in bu kapağı adeta o günlerin yaklaştığının “müjdecisi” gibidir.

Ya da bir süre önce “dünyada 26 günlük buğday kaldı” şeklinde servis edilen ve bizim bir şeylerin işaret fişeği olduğunu düşündüğümüz bu haberin anlamını anlayan?

(…) Dördüncü atlıyı (Solgun) yazımızın girişinde konu etmiştik. O tüm atlıların toplamı gibidir ve binicisinin adı Ölüm’dür. Ölüler diyarı onun ardınca gelir. Bunlara kılıçla, kıtlıkla, salgın hastalıkla, yeryüzünün yabanıl hayvanlarıyla ölüm saçmak için yeryüzünün dörtte biri üzerinde yetki verildi.”

Biraz uzunca bir hatırlatma oldu ama 2018 yılının son günlerinde bunları yazdığımızda bize dünyada buğday sorunu olmadığını anlatmaya çalışanlardan bir sürü mesajlar aldığımızda onlara şöyle cevap vermiştik.

“Peki ya o stoklara ulaşamazsanız?”

Önce plandemi ve ardından Ukrayna saldırısı ile ne oldu? Plandemi ile stoklara erişim güçlüğü/tedarik zincirlerinin kırılması ve şimdi de dünya buğday üretiminin %30’luk kısmını elinde tutan iki ülke Rusya ve Ukrayna’da yaşananlar konuyu açıklıyor mu?

Kissenger ne demişti?

“Petrolü kontrol ederseniz ülkeleri; gıdayı kontrol ederseniz, insanları yönetirsiniz.”

Avrupa’nın ithal Rus doğalgazı konusunda nasıl köşeye sıkıştığını göz önüne alarak petrolün yanına doğalgazı da eklerseniz “Putin dersini iyi çalışmış” diyesi gelmiyor mu insanın?

Yine yazımızda bahsettiğimiz 2008 yılı buğday /emtia fiyatlarının çıldırması ile Arap Baharı ilişkisini hatırlayıp bugünlerde FAO istatistikleri ile hazırlanan Ukrayna buğdayına en bağımlı ülkeler grafiğine bir göz atalım mı?

Filipinler harici hepsi Müslüman ve büyük çoğunluğu Arap baharından etkilenmiş ülkeler mi?

Peki dünya gübre fiyatlarının her ay yeni rekorlar kırarak 2008’in rekor fiyatlarını özlem duyulan eski mutlu günler noktasına getirdiğinin kaçımız farkındayız?

Savaş yüzünden Ukrayna bu sene buğday hasadını kaçırdı. Hasadı yapsa bile sonuçta  limanları Rusya ablukası altında olduğu için ihracat yapamayacak. Yine aynı şekilde savaş yüzünden büyük ihtimalle Ukrayna çiftçisi bu sene buğday ekimi de yapamayacak. Yani şu büyük beklentiler içine girdiğimiz 2023 yılı da buğday manasında dünya için kayıp bir yıl olacak mı?

Ayrıca dünya mısır ihracatının %15’lik kısmını Ukrayna’nın yaptığını biliyor muyuz?

Yani seneler önce “The Economist” dergisinin şifreli bir şekilde “Çin ve Rusya” arasına yerleştirdiğinde yorumladığımız “Mahşerin dört atlısı” konusunu yaşıyor muyuz?

Dünyanın üzerinde tepinen “solgun atlının” nefesini ensenizde hissediyor musunuz?

FİNANS SAVAŞLARI SICAK SAVAŞLAR BAĞLANTISI

2021 yılının Ocak ayında “yakma kutumuzdan çıkanlar ; 2008 – 2020” başlıklı bir yazı kaleme alarak bu iki yılı karşılaştırmış, 2008 Ağustos ayında Gürcistan‘ın Güney Osetya‘ya karşı saldırıya başlamasıyla, “Güney Osetya Savaşı başladığını, Rusya’nın da  savaşa dahil olmasıyla ateşkeş imzalanıp savaşın son bulduğuna dikkat çekmiştik.

RusyaGüney Osetya ve Abhazya‘nın bağımsızlığını tanıdı. Yine aynı ay ABD‘nin  Gürcistan‘a yardım götürmek isteyen savaş gemilerinin İstanbul Boğazı‘ndan geçişine izin verildi.”

Peki bir sonraki ay ne olmuştu yine yazımızdan hatırlayalım mı?

“ Eylül ayında ünlü Amerikan yatırım bankası Lehman Brothers’ın iflasını açıklamasıyla “Kara Pazartesi” olarak bilinen ekonomik kriz çıktı. ABD hükümeti 2008 Ekonomik Krizi‘ni önlemek için 700 milyar dolarlık bir “kriz paketini” ABD Kongresinin  onayına sundu. 10 Ekim’de ise “Kara Cuma” olarak bilinen Uluslararası mali kriz tüm dünyayı vurdu.”

Yani 2008 yılının “büyük finansal çöküşünün” hemen bir ay öncesinde Rusya “Güney Osetya savaşına” girişmişti.

Devam edelim mi?

Rusya Kırım’ı ne zaman ilhak etmişti?

2014 yılının Mart ayında mı?

Bu ilhaktan sadece 9 ay sonra 2015 Ocak ayında “Baltık kuru yük endeksi” 2008 krizinden bile daha aşağı 28 yılın en düşük seviyesine inmiş  ve 2015 yılının Ağustos ayında başlayan büyük borsa satışları krizi yaşanmış ama iş sadece bununla kalmamıştı.

Çünkü konunun bir de Çin tarafı vardı.

Bu konuyu da 2016 yılı “Finansal 11 Eylül eşiğinde para savaşları ve Panama belgeleri -2” başlıklı yazımızdan alalım.

Amerika FED faiz artırımı öncesi Çin parasının değersizleştirdi, Tianjin havaya uçtu. “12 Ağustos 2015 tarihinde Çin’in en önemli ticaret hublarından biri olan Tianjin limanında meydana gelen patlama adeta minik bir atom bombasının yıkıcı etkisini meydana getirmişti.

İşin ilginç yanı ise bu patlamadan sadece birkaç gün önce Çin hükümetinin para birimleri Yuan’ın değerini birdenbire ve kimseye haber vermeden düşürerek faiz artırmak üzere olan ABD merkez bankasını çok zor durumda bıraktığı idi. Bu devalüasyon sonucunda ABD merkez bankası uzunca bir süre için faiz artırımından vazgeçmek zorunda kalmıştı. Çin dünya ticaret merkezlerinden gelen tepkilere aldırmayarak para politikalarını bağımsız bir şekilde belirleyeceklerini bildirmiş ve 2 gün sonra 14 Ağustos 2015 tarihinde bu seferde Tietsin kentinde bir petrol depolama istasyonu patlamış ve yine yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştı. Çin devletine verilen mesajlar açıktı. “Seni ihracatından ve petrolünden vururum”.  23 Ağustos 2015 tarihinde ise bu kez ABD’nin Uzakdoğu operasyonlarının ana merkezlerinden biri olan Japonya’daki askeri üssünde büyük bir patlama meydana gelmişti. 2 Aralık 2015 tarihinde ise Uluslararası Para Fonu (IMF), Çin’in para birimi yuan ya da RMB’nin, Özel Çekim Hakkı’nın (SDR) hesaplanmasında kullanılan sepete alınmasına karar verdi. IMF Başkanı Christine yaptığı açıklamada, Çin parası yuan’in SDR sepetine eklenmesi kararının, Çin ekonomisinin küresel finansal sisteme entegrasyonu için bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. (…) Yuan, 1 Ekim 2016 tarihinden itibaren dolar, avro, yen ve sterlinin yanında 1969 yılında yürürlüğe giren SDR sepetinin beşinci para birimi oldu.”

Yani anlaşılacağı üzere, Amerika ne zaman ekonomik manada sıkışsa Rusya ve Çin’den ekonomik yada askeri bir hamle gelmektedir.

Gelelim 2022 yılının Şubat – Mart aylarına:

Amerika yıl boyunca faiz artıracağını açıklayıp minik bir artışla işe başlayınca hemen akabinde Rusya Ukrayna işgalini başlattı, Çin ise dijital Yuan’ını kış olimpiyatlarında kullanıma soktu.

Dejavu mu oldunuz?

Sıcak savaşlar, ekonomik savaşlar ve rezerv para savaşlarının birbirleri ile olan bağlantılarını takip edebiliyor muyuz?

Gürcistan/Güney Osetya savaşı, Kırım’ın ilhakı (ve muhtemelen Ukrayna işgali) örneğinde olduğu gibi ekonomik krizlerin hemen öncesinde Rusya hep bir savaş hamlesi mi yapmış?

Amerika faiz artırımı ve enflasyon çıkmazında iken, Rusya Ukrayna’yı işgal ediyor ve Çin dijital parasını gösteriyour ve dejavu halimizin tamamlanması için tek eksiğimiz büyük bir küresel ekonomik kriz, değil mi?

Yoksa “büyük reset” mi desek?

Haklısınız, yazımız biraz uzadı ama siz okurken yorulduysanız bir de yazanı düşünerek hemen havlu atmayın lütfen.

Resim birleştirmek hiç kolay bir iş değildir.

KÜRESELCİ SAVAŞLARI

2020 yılının Ekim ayında “11 Eylül yıldönümünde arşivi karıştırırken ” başlıklı bir yazı yazmıştık.

Rusya Devlet Başkanı Putin’in “gölge ekonomi”  konusunda uzman  danışmanı Tatiana Koryagina’ nın 11 Eylül 2001 saldırılarından sadece bir kaç ay önce verdiği mülakatta gelmekte olan saldırı ve ABD’nin ekonomik olarak çökertileceğini konusunda yaptığı uyarılara dikkat çekmiştik.

Bu kısımda biraz uzunca bir iktibas yapacağız, çünkü konu önemli.

“Amerika çok ölümcül ekonomik bir oyuna angaje olmuştur. Bildiğimiz insanlık tarihi buzdağının sadece görünen kısmıdır. Komplocuların bildiği gölge bir ekonomi, gölge bir politika ve gölge bir tarih mevcuttur. Dünyada en güçlü devletler ve hatta kıtalar tarafından bile durdurulamayacak hareket halinde olan güçler,  “Uluslararası” , “süper- devlet” ve “süper hükümet” olan gruplar bulunmaktadır. Hali hazırda gelişmekte olan ekonomik olayları öngörmeye çalışırken gölge ekonomi, gölge politika ve bununla bağlantılı dini parçaları da hesaba katmak gerekmektedir. 26 trilyon Dolar borcu olan Amerika’ya her şeyi yapmak mümkündür. Batı ekonomileri kaynama noktasındadır ve 300 trilyon dolarlık gölge finans aktiviteleri ile borsalarda her an panik ve çöküş yapılabilir. (…)

Amerika’nın finansal saldırı yapılacak yer olarak seçilmesinin sebebi dünya finansının başkenti olmasıdır. Dolayısıyla etkisi en yüksek seviyede olup yıkıcı dalgalar tüm gezegene hızla yayılarak nükleer patlama etkisi yaratacaktır.

Kendisine sorulan “peki Rusya bu durumda ne yapmalıdır” sorusuna karşılık ise “bunun cevabının Rusya devlet başkanı Putin’e gönderildiğini ve hızla Amerikan Dolarlarının bozdurulması gerektiğini” söyler.  (…)

11 Eylül saldırılarından sonra yeniden mülakat veren Rus analist özetle;

“Amerika’ya saldırıların devam edeceğini, halkın hükümetinin yanında durmasının hiç bir şeyi değiştirmeyeceğini, finansal çöküşün durdurulamayacağını, bu saldırının Amerika ve sırasıyla diğer tüm ülkelerde domino etkisiyle istikrarsızlık ve yıkım oluşturmayı amaçladığını, bunu planlayan grubun elinde tuttuğu 300 trilyon dolarla gücünü yasallaştırarak “yeni dünya hükümeti” kurmayı planladığını, 11 Eylül saldırılarından anlaşıldığı üzere bu güçlü grubun hiç bir şeyden korkmadığı ve insan hayatının onlar için en ufak bir öneminin dahi olmadığını gösterdiğini” söyler.”

Kovid plandemisi ile bu küresel yıkım etkisinin son iki yılda tüm dünyada gayet güzel oluşturulabildiğinin artık farkına varmış olmalısınız.

Yine 2020 yılının Ekim ayında “Ciddi güçler, Tsunami 21 ve Fincen belgeleri” başlıklı bir yazı yazmış ve bu konuya devam etmiştik.

“Son zamanlarda dünyada meydana gelen finansal krizlerin birileri tarafından organize edildiğini ya da planlandığını farkettim. Dünyada ekonomik gelişmeleri, gölge ekonomileri ve organize suçları araştırırken dünya ekonomisini yavaşlatmak ve çökertmek isteyen gölge güçler hipotezi üzerine çalıştım. Çalışmalarım sonucunda farkettim ki,  19. yüzyılın sonlarından itibaren bazı gizli yapıların dünyada yaşanan çok hızlı ekonomik /endüstriyel gelişmelerin ve büyük artış gösteren dünya nüfusunun gezegene zarar verdiğine inandığı için ekonomileri yavaşlatarak nüfusun azaltılması için çalışmalar yapıyorlar. Dünyanın iktisadi gelişmesinde uygulanan neo liberal konsept sadece ekonomi amaçlı bir yapı değil, ekonomileri bir organizasyonun kontrolü altında tutma amaçlı bir yapıdır. Oluşturdukları bu iktisadi balonun kaderi patlayarak ekonomileri çökertmesidir ve bu insanların amacı da ekonomileri yavaşlatarak çökertmektir. Neo liberal ekonomileri uygulayan ülkelerin hepsinin ekonomileri 5-10 sene içerisinde çökmüştür. Dünya ekonomisini yavaşlatıp çökertmek isteyen bu grupların 11 Eylül’de Amerika’ya saldırmalarının sebebi bu ülkenin dünyanın en büyük ithalatçısı  olmasıdır.  Orada yaşanacak ekonomik çöküş bir tsunami dalgası gibi tüm dünyaya yayılacak ve ekonomileri yavaşlatacaktı.”

Son 2 yıldır ısrarla Kovid plandemisinin amacının dünya ekonomilerini yavaşlatmak olduğunu, ardından büyük bir ekonomik çöküş ve kıtlık planladıklarını görebildiğimiz kanıtları ile yazmaya çalıştığımızda kimi olayları algılayabildi, kimi dalga geçti.

İşte 20 küsur yıl öncesinden Dr. Koryagina’nın söyledikleri günümüzde yaşananlarla ne kadar uyuşuyor değil mi?

Dr. Koryagina 11 Eylül saldırılarından önce yaptığı bu çalışmasını “Tsunami 21” olarak adlandırmıştır ve bu saldırıların Amerika’nın ekonomik çöküşünü hızlandırmak için yapılmış bir terör saldırısı olduğunu söylemişti.

Bizde kendisinden ilham alarak olacaklara “Tsunami 2023” mü desek acaba?

Özetlersek, Rusya devlet başkanı Putin’in o dönemde danışmanlığını yapan Dr. Koryagina bundan tam 22 yıl önce “dünyayı yönetme arzusundaki bu yapının ekonomileri yavaşlatıp çökertmeyi, dünya nüfusunu azaltmayı ve 11 Eylül saldırılarıyla Amerika’nın ekonomik çöküşünü başlatmayı amaçladığını” söylemektedir.

Dikkatinizden kaçırdıkları bir başka şeyi tekrar hatırlatalım.

Kovid plandemisi dünya çapında başlatılmadan sadece bir ay önce Amerika’da düyük bir repo krizi yaşanmış, gecelik faizler rekor seviyelere çıkmıştı. Plandemi başlayıp tüm dünya evlerine kapatılıp petrol fiyatları çakılınca ekonomik çöküş frenlenmişti.

Dikkat edin, Plandeminin bitirilmeye başlandığı günlerde ilk ortaya çıkan büyük ekonomik olay Çin’in en büyük emlak devi Evergrande’nin batması ve dünyayı paniğe sokması oldu.

Bir şekilde o olayda kapatıldı ve üstü örtülerek unutturuldu.

Plandemi bitirilip, petrol ve emtia fiyatları rekorlara giderken, Amerika mecburen faiz artırımına gidiyor. Aynı esnada Rusya Ukrayna’yı işgal ederken Çin’de Tayvan’ı işgal eder mi meselesini konuşuyoruz.

Yani tasadüfün bu kadarı derdik ama bu kadar değil!

BİZDE KALMADI

Nisan 2021’de “Bizde kalmasın” başlıklı makalemizde peşpeşe bir çok analize yer vermiştik:

“Hükümetlerin parasal genişlemeye mazeret oluşturabilmek için ileri sürecekleri en iyi gerekçe iklim meselesi olacaktır. Bu savaştan çok daha iyi bir gerekçedir.”

“I. ve II. Dünya savaşı, Nikel, Bakır, Kobalt gibi tüm emtiaların fiyatlarını artırmıştı. Çin havayı temizleyecek ve yeşile dönecek. Bu da bakır ve diğer metaller için fiyatı artıracak bir durum.”

“Amerika’da 280 milyon araç var. 279 milyonu hidro-karbonla çalışıyor. Bunları elektrikli arabalarla değiştirebilmek çok büyük bir operasyon ve hiç kolay değil.”

Sıradan gidelim.

Ukrayna krizi patlayınca iklim meselesi unutulup savaş/silah lobisi ön plana çıktı mı? Son günlerde Almanya bile müthiş bir silah alım programı başlatıp, Nordik ülkeleri bile NATO’ya girmeyi tartışıyorlar mı?

Emtia ve özellikle Nikel fiyatlarının nasıl katlanarak arttığını zaten hep birlikte görmedik mi?

Petrol kullanımını bitirecek dönüşümü yapması planlanan elektrikli araçlarların en önemli parçası olan pilleri artan maliyetlerle nasıl ucuza getirilip bu dönüşüm yapılabilecek?

YA DİĞERLERİ

Sütunumuz biteli çok oldu ama hazır editörlerimizi çıldırmışken bazı notlarla yazımızı noktalayalım.

  • Dünyada artan ekonomik krizler ve savaşlarla birlikte daha önce uyardığımız “dijital göçmenler” artıyor, “paralel ekonomiler” ve “paralel topluluklar” oluşuyor.
  • Farkında mısınız Asya ülkeleri Ukrayna işgali sonrası Rusya’ya karşı ciddi bir cephe almadılar.
  • BRIC ülkeleri deRusya’ya karşı cephe almadı. Hatta Hindistan Rusya ile özellikle petrol ve silah ticaretine devam edeceğini söyledi. Brezilya ortada bir olay yokmuş gibi davranıyor.
  • Çin vatandaşlarını henüz yazın başlarında vatandaşlarını “kış ayları için gıda stoklamaları”  konusunda uyarmıştı, konu şimdi anlam kazandı farkındaysanız.
  • Rusya savaşta gazı, petrolü, gıda ve emtiayı kontrol ederken Batı benzeri görülmemiş finansal bir abluka uygulamaya çalışıyor. Kimin nefesinin önce tükeneceği bu savaşın kazanan tarafını belirleyebilir.
  • Hatırlarsanız Rusya 2019 yılında internetini dünyaya kapatma denemesi yapmıştı. Geçtiğimiz ay Rusya internetini dünyaya kapattı haberlerinin anlamı üç yıl sonra çözülmüş oldu mu?
  • Öte yandan Rusya’nın Çin ile internet bağı oluşturabileceği ve Çinli internet devleri ile işbirliği yapabileceği de söylentiler arasında. Bu durumda dünyada iki ayrı internet mi olacak?
  • Kripto para adaptasyonunda dünyada 4 sırada olan Ukrayna, adeta “Büyük Resetlemeye” başladı. Sadece “çift aşılıların” açabildiği dijital hesaba hükümet tarafından “dijital para” ile “evrensel asgari ücret” (UBI) ödenecekmiş.
  • Rusya’nın Ukrayna işgali Çin için adeta bir simülasyon oldu. Tayvan’a saldırırsa başına neler geleceğini gördü, ve buna göre önlem alacaktır.
  • Hani Trump Putin’in kuklası diyenler vardı. Trump zamanında Putin kılını bile kıpırdatmamış iken yaşlı ve hasta Biden zamanında Ukrayna’ya saldırdı.
  • Suud’un Çin’e Yuan ile petrol satışı yapabileceği haberleri geliyor.
  • Avrupa ülkelerine göç eden 2 milyonun üzerinde Ukraynalı’da maske ve mesafe gördünüz mü?

Ve son olarak:

Ülkenin Başbakanı ve devletine meydan okuyarak, o kibirli otoriteryanların kendilerine olan güvenini adeta paspas yaparak Kanada’nın başkentini ablukaya alan zorunlu aşı karşıtı kamyonculara ne oldu, takip eden/olayın sonucunu bileniniz kaldı mı?