“The gatekeepers / geçit bekçisi” belgeseli 2012 yılında yayınlandığında nedense ülkemizde pek ses getirmedi. Oysa belgesel ilk defa İsrail’in iç istihbarat servisi Shin Bet’in altı eski başkanı ile yapılan söyleşilerden oluşuyordu. Beklentinin aksine bu savaşçı adamlar çok ilginç şeyler söylüyordu.
İsrail’in demokratik geleceğinden endişe eden bu adamların anlattıkları ve eleştirdikleri arasında en ilginç olanlardan birisi, İsrail politikacılarının Filistinliler yokmuş gibi davranmaları ve strateji yerine daha çok taktiklerle ilgilendikleridir. CNN’de film hakkında bilgi verirken bu konuya değinerek Avraham Shalom’un (eski Shin Bet yöneticisi) ağzından “İsrail’in 1967 savaşından sonra Filistinlilerle birlikte yaşayabilme becerisini kaybettiğini” yazmaktadır. Her ne kadar belgesel gizli bir İsrail propagandası içerse de bazı şeylerin anlaşılabilmesi için mutlaka seyredilmelidir.
Aslından ilk sinyal eski MOSSAD çalışanı ve daha sonra örgütten ayrılarak Kanada’ya yerleşen Victor Ostrovsky’den gelmişti. Ülkemizde de “Hile Yolu” ismiyle yayınlanan “By way of Deception” kitabında Ostrovsky, İsrail dış istihbarat servisi MOSSAD’a ağır ithamlarda bulunmuştu.
Daha sonra yazdığı ve Nisan 1993’de yayınlanan “Lion of Judah” isimli romanında yer alan bir MOSSAD yetkilisi karakterin ağzından suikaste kurban giden eski İsrail Başbakanı İzak Rabin için “Bu adam Filistinlilerde barışta ileri giderse onu da ortadan kaldırırız” demiştir.
5 ay sonra 13 Eylül 1993 tarihinde İsrail ve Filistin arasında barış anlaşması imzalanmış ve iki yıl sonra Filistin’le barış anlaşması imzalayan Rabin 4 Kasım 1995 tarihinde bütün korumalarının arasından geçen bir suikastçı tarafından sahnede infaz edilmişti. Yani romanda bahsedildiği gibi gerçekten de Başbakan Rabin’in Filistinlilerle “barışta fazla ileri gitmesine” izin verilmemişti.
Rabin’i ortadan kaldıran MOSSAD daha sonraki yıllarda ise muhtemelen Yaser Arafat suikastını düzenleyerek Arafat’ı öldürmüştü. Biz ise bu tür karineleri çoğu kez atlamış, İsrail’in hep tek bir parça olarak düşünmüşüzdür.
Oysa eski bir İsrailli Bakan ülke içindeki derin görüş ayrılıklarından dem vurmak amacıyla “İsrail 2 milyon farklı partiden kurulu bir ülkedir” ifadesini kullanmıştır.
Bütün bunları niye anlattık Son dönemde İsrail’den benzer söylemler yükselmektedir. Dünyanın yeniden şekillendiği bu günlerde kendi içimizle çok meşgul olduğumu için bu sinyalleri yine görememekteyiz. İşte bazıları:
(…) 7.7 milyon nüfusu olan İsrail’de önceki gece yaklaşık 450 bin kişi Tel Aviv meydanında toplandı. Bunun yanı sıra diğer bazı şehirlerde de binlerce kişilik küçük grupların protesto gösterisi vardı. İsrail tarihinde düzenlenen en yüksek katılımlı gösteriye ev sahipliği yapan Tel Aviv’de göstericiler, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu‘yu istifaya çağırdılar. İsrail’de hayat pahalılığına ilk tepki Facebook üzerinden Haziran ayında süzme peynir fiyatlarındaki yüksek artış sonrası geldi. Ardından 17 Temmuz’da 25 yaşındaki Daphne Leef’in hayat pahalılığını protesto için çadırını İsrail’in lüks semti Rothschild’ta kurdu. Bunun ardından Leef’e destek arttı, sonrasında 450 bin kişilik gösteri yapıldı. Tel Aviv’de ana meydanı ve meydana açılan caddeleri tümüyle dolduran gösterciler, parlamento yeni reformlar yapana kadar protestoların süreceğini bildiren sloganlar attı. İsrail’in yeni toplumsal hareketi lideri Yonatan Levy, “Artık insanlar güçlerinin ne olduğunu biliyor ve bundan sonra durmayacaklar” dedi.( Milliyet, 05.09.2011)
Tümgeneral Yair Golan dün yaptığı açıklamada “İsrail’in bugünkü bazı uygulamaları, Hitler’in Nazi Almanya’sında yaşanan mide bulandırıcı şeylere benziyor” diyerek müthiş itiraflarda bulundu. Açıklama İsrail’i karıştırırken dünya gündemine de oturdu. İsrail Genelkurmay Başkan Yardımcısı Tümgeneral Golan’ın İsrail’i Hitler’in Nazi Almanya’sına benzetmesini Başterörist Netanyahu, “yanlış ve kabul edilemez” olarak nitelendirirken; İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon ise “Golan’a güveninin tam olduğunu” açıkladı. Açıklamayı değerlendiren Netanyahu, bu sözlerin İsrail’e zarar verdiğini söyledi. (Yeni Söz, 10 Mayıs 2016)
MOSSAD eski başkanlarından Tamir Pardo, İsrail’deki fanatik sağcılar ile solcular arasındaki kutuplaşmanın devam etmesi halinde iç savaş çıkabileceği uyarısında bulundu. Ortadoğu’da yaşananların içeriden gelen tehdidin hükümetlerin yıkılmasına yol açtığını gösterdiğini kaydeden Pardo, bölge ülkelerindeki silahlı grupların büyük çoğunluğunun hedefi o ülkelerin vatandaşları olduğuna dikkat çekti.
‘İsrail’i dışardan değil, içerden yok edecekler’
Haaretz gazetesinin haberine göre, Pardo’nun söz konusu uyarıyı Daliyet El-Kermel köyünü ziyareti sırasında yaptı. İsrail’in varlığına yönelik tehdidin dışarıdan değil içeriden geldiğini söyleyen Pardo, iç tehlikeden korkmaları gerektiğini ifade etti. MOSSAD eski başkanı Pardo ayrıca, İsrail hükümetinden herhangi birini suçlamaktan kaçındı. Pardo’dan önce de İsrailli yetkililerin bazılarının faşizmin arttığına ve sol grupları tehdit ettiğine dikkat çeken açıklamalarda bulunmuştu. (…)
Meclis Başkanı: İç savaş eşiğindeyiz
İsrail Knesset Başkanı Yuli Edelstein de, ülkede tansiyonun yükselmesinin ardından Etiyopyalı Yahudilerin gösterilerinin devam etmesi halinde ülkenin iç savaşın eşiğine gelebileceğini söyledi. (Yeni Şafak, 31 Ağustos 2016)
İsrail’deki Etiyopya asıllı Yahudilere karşı “ırkçı uygulamaları” protesto eden binlerce kişi, başkent Tel Aviv’de gösteri yaptı. İsrail polisi gösteriye ses bombası ve gazla müdahale etti. Olaylarda 68 kişi yaralandı. (4 Mayıs 2015)
Görüldüğü gibi İsrail, dini ve dünyevi görüşü birbirine çok zıt olabilen insanların ve ırkların oluşturmaya çalıştığı bir ülkedir. Bu çelişkilere ve problemlere askerli,k görevini bitirdikten sonra travma sonrası stres bozukluğu yaşayanların çok yüksek olduğu için gizlenen oranını da katarsanız aslında bu kaçınılmaz olarak bir iç çatışmaya sürükleneceği söylemek kehanet olmayacaktır.
BU ÇATIŞMANIN BİR DE KÜRESEL İZDÜŞÜMÜ VAR
2012 yılı
The New York Post tarafından “harfi harfine” alıntılanan Kissinger’in “10 yıl içinde artık İsrail olmayacak” sözü kati ve şartsız.
Kissinger, İsrail’in tehlikede olduğunu, fazladan trilyonlarca dolar verip düşmanlarını ordumuzla ezersek kurtulabileceğini söylemiyor. Netenyahu’nun eski dostu Mitt Romney’i seçersek, İsrail’in bir şekilde kurtulabileceğini de anlatmıyor. İran’ı bombalarsak, İsrail var olmaya devam edebilir de demiyor. Bir çıkış yolu önermiyor. Basitçe bir gerçeği belirtiyor: 2022’de, İsrail artık olmayacak. (Sözcü, 6 Ekim 2012)
2015 yılı
11 Eylül 2015 tarihli CNN haberinde Kudüs’te bulunan Kubbetü’s Sahra yıkılmadan önce görülmesi gereken 25 yapı arasında anılıyordu.
Yeni Şafak’ta yer alan habere göre Suriye’deki iç savaşa ilişkin bir harita yayınlayan CNN, haritada İsrail ifadesini kullanmadı, sadece Filistin’i yazdı. CNN’in İsrail’i haritadan çıkarması, Netanyahu hükümetine bağlı İsrail basınını çıldırttı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya yakınlığıyla bilinen “İsrail Today” gazetesi, “Bunun CNN’in ilk vukuatı olmadığını” belirterek, CNN’e yönelik sert eleştirilerde bulundu. Gazete, CNN için şu ifadeleri kullandı; “Bu CNN’in İsrail’e yaptığı ilk düşmanlık değil, ancak CNN bu sefer haddini aştı. Haritadan İsrail’i silmek ne demek? Bu asla kabul edilebilir bir şey değil. CNN yüzünden dünyanın her yerinden İsrail’e düşmanlık artacak.”
İsrail’in tüm bunlara rağmen o haritadan silinemeyeceğini iddia eden gazete, “Her şeye rağmen İsrail’i yok edemeyeceksiniz, bu çabaların hepsi boşa çıkacak” diyerek öfkesini gizleyemedi. İsrail’i medyada savunmak için kurulan “Honest Reporting” de yayınladığı videoda, bunun kabul edilemez olduğunu savundu, bunun asla bir “hata” olmadığını söyledi. (28 Kasım 2015, Yeni Şafak)
2016 yılı
Google, bir açıklamaya gerek görmeden Filistin’i dünya haritasından sildi. Herhangi bir duyuru yapmadan harita uygulamasında yalnızca İsrail’e yer veren şirkete tepki çığ gibi. Sosyal medyayı sallayan karara karşı 175 binden fazla insan imza koydu. (9 Ağustos 2016)
Burada sadece birkaç tanesini andığımız bu haberler aslında İsrail konusunda küresel bir konsensüs değil bir çatışmanın olduğunu ortaya koymaktadır. Küresel sermayenin ana Yahudi asıllı damarının uzunca bir süredir İsrail’in varlığından rahatsız olduğu haberleri sızmaktadır. Dünyayı para ile global olarak yönetmek varken niye İsrail gibi bir ülke ile kendilerini sıkıştırdıklarını ve küresel bir nefret ithal etmek zorunda kaldıklarının kendi içlerinden tartışıldığı söylenmektedir.
Bundan önceki yazılarımızda bahsettiğimiz “Shemitah” ve “Süper Shemitah” teorilerini hatırlarsanız son iki süper Shemitah senesinde (1916 – 1967) İsrail’in varoluşu ile ilgili iki olayın meydana geldiğini anlatmıştık. 2016 yılı yine Süper Shemitah yılıdır. İsrail’den büyük çalkantıların haberleri gelmektedir bu içeride ve dışarıda ciddi bir çatışmanın olduğunun işaretleridir. Tam bu senede İsrail ve Türkiye’nin Mavi Marmara saldırısı ile kopan ilişkilerini yeniden tamir ettiklerini hatırlatalım ve şu sorularla bitirelim:
İsrail içinde de birileri Siyonistlerden ve küreselcilerden bağımsızlık savaşı mı veriyor?
İsrail’de iç savaş tehlikesinden bahsedenlere de bir soru soralım. Böyle bir muhtemel savaşta Shin Bet ve MOSSAD acaba aynı taraflarda mı yer alırlar yoksa farklı taraflarda mı?
Birkaç ipucu ve soru ile yazımızı noktalayalım.
Son James Bond filmi “Spectre” de İngiliz Dış İstihbarat servisi MI6 binası havaya uçtuğunda acaba İngiliz İç İstihbarat Servisi ve milli devleti üzülmüş müdür? Suriye’de Pentagon ve CIA’nin farklı grupları desteklediği haberlerini hatırladınız mı? ABD Başkan adayı Trump’ın ABD dış istihbarat servisi CIA’yi Türkiye’de darbe ile suçlaması ve CIA’ye güvenmediğini açıklaması neydi peki? Dış istihbarat servisleri küresel bir şebekenin emrinde midir?
Hal böyle iken Türkiye’de MİT’in iç ve dış istihbarat olarak ayrılmasının planlandığı haberlerini nereye oturtmalıyız…
FIKRA AMA AYNI ZAMANDA CİDDİ DE
Yahudilerden usanan Filistinli bir heyet resmi temaslar için Çin’e gider. Çin lideri Mao Zedung’e İsrail zulmünden bahseler.
Mao Zedung sorar: Kim bunlar?
Filistinli lider yanıtlamıştı: Bunlara Yahudi deniyor ve onlar adlarına İsrail diye koydular.
Mao Zedung: Kaç kişiler bunlar?
Filistinli: 1 milyondan biraz fazlalar.
Filistinliye tekrar dönen Mao: Peki, hangi otelde kalıyorlar, yerini söyleyin tepelerine bir bomba indirip hepsini yok edeyim.