Üniversitelerde iliştirilmiş bin küsur ‘akademisyenin’ bildirisini tartışıyoruz bir süredir. Asmalı mı, kesmeli mi, hapsetmeli mi, yoksa fikir özgürlüğü diyerek baştacı etmeli mi?
Siz daha tartışa durun, onun bunun nabzını tutmaya çalışın. Birileri çoktan kararını vermiş ve hain bildiriye imza atmayanların cezasını kesmeye başlamış.
Bu iş bu pısırıklıkla devam ederse PKK’nın güneydoğu’da kurduğu mahkemeler gibi ‘Üniversite Kolektif’ mahkemeleri kurulup kendi ülkesine destek veren akademisyenler yargılanıp cezalandırılır. Devlet hakkaniyetle davranmalıdır ilkesine sözümüz yok. Ama terörist yuvasına döndürülen üniversitelerde namaz kılanlara saldırılan bir ortamda hakkaniyetten bahsedilemez.
Ülkenin bir bölümü Batı kulübünün saldırısı altında kan gölüne dönmüşken, PKK ezilmeye başladığında harekete geçen içerideki hainlere en basit ceza olan devlet memurluğundan atma uygulamasını bile yapamıyorsa bu devlet, başına gelecek olanları hakeder. Bu arada bu akademisyen müsveddelerinin insanlıktan filan bahsetmelerine bakmayın. Arşivler unutmaz:
Belli bir noktadan sonra iyiniyet ve korkaklık arasındaki çizginin muğlaklaşmaya başlayacağını hatırlatalım. Böyle muğlak zamanlarda insanlar, tamamı olmasa bile, kendini koruma güdüsüyle güçlü olanın tarafına geçerler. ‘Acımak’ ve ‘acınacak hale düşmemek’ arasında seçim yapma zamanıdır…