İngiltere’nin Suudi Arabistan’a yönelik insan hakları eleştirileri nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkilerin soğumaya başladı. İngiltere Adalet Bakanlığı’nın Suudi Arabistan’daki hapishaneler için reform programı hazırlamasını öngören 7.6 milyon dolarlık bir sözleşmeyi, geçtiğimiz günlerde Riyad’ın insan haklarını sicili nedeniyle iptal etmesi üzerine Suudi yetkililerden tepki geldi.
Suudi Arabistan Büyükelçisi Prens Muhammed bin Navaf bin Abdülaziz, sözleşmenin iptal edilmesine vurgu yaparak’İngiltere’de Suudi Arabistan’ın tartışılma biçimi alarm verici düzeyde değişti’dedi. Prens Muhammed bin Navaf, Daily Telegraph gazetesindeki yazısında hiçbir ülkenin kendilerine vaaz veremeyeceğini söyledi ve ülkede uygulanan şeriata saygı gösterilmesini istedi.
(…)Times Gazetesi haberine göre, Suudi Arabistan’ın Londra Büyükelçisi Prens Muhammed bin Navaf bin Abdülaziz’in önceki günkü uyarılarının ardından, Riyad bir İngiliz heyetinin Suudi Arabistan’a yapacağı geziyi son anda iptal etti. (…)İngiltere geçen yıl Suudi Arabistan’a yaklaşık 11 milyar dolarlık mal ve hizmet sattı. 6 bin İngiliz şirketi Suudilerle iş yapıyor, 200 Suudi-İngiliz ortak girişimi var. İngiltere’nin en büyük savunma şirketi BAE Systems, Suudi Arabistan’a yaklaşık 60 milyar dolarlık silah satmıştı.27 Ekim 2015
YENİ SUUDİ ARABİSTAN İNGİLTERE’NİN PEK İŞİNE GELMEMEKTEDİR. DENİZ ULAŞIM YOLLARINA ÇOK MERAKLI OLAN İNGİLİZLER KENDİLERİNE YENİ BİR ÜS EDİNİRLER.
02 Kasım 2015
KOMŞUYA HOŞGELDİN DEMEMİZ GEREKİYOR HERHALDE. SONUÇTA EVLERİMİZ YAN YANA OLACAK. ÇOK SANMAMAKLA BİRLİKTE KOMŞULUK İLİŞKİLERİMİZİN İYİ OLMASINI TEMENNİ EDERİZ.
Katar’da 100 yıl sonra Türk askeri
RESMİ Gazete’de yayımlanarak kurulması kesinleşen Katar’daki Türk Askeri Üssü’nün tugay seviyesinde olacağı öğrenildi.Bir askeri tugay en az 3 bin, en fazla 5 bin askerden oluşuyor. Bu durumda teknik ve hukuki hazırlıklarının tamamlanmasının ardından faaliyete geçecek olan askeri üste en az 3 bin Türk askeri görev yapacak.
1915 yılının Ağustos ayında Osmanlı Devleti ve İngiltere, Çanakkale’de ölüm kalım mücadelesi verirken, imparatorluğun gözlerden uzak bir toprağında farklı bir cephede daha karşı karşıyaydı. Osmanlı’nın Katar’da bulunan Körfez’deki son garnizonu, askerlerin yaklaşan İngiliz çıkarmasına karşı koyamayacaklarını anlayıp geri çekilmesiyle boşaltıldı. Osmanlı askeri geride sadece, daha sonradan dönemin Şeyhi Abdullah’a verilecek olan 14 tüfek ve 120 mermi bıraktı.
Aslında Osmanlı, İngiltere ile 1913 yılında Katar’dan çekileceğine dair anlaşma imzalamıştı. Ancak takip eden iki yılda burada kalmaya devam etti.Şeyh Abdullah, o dönem İngilizlerle ortak hareket edip Osmanlı’yı Katar topraklarından çıkardıktan tam 100 yıl sonra, Şeyh Abdullah’ın torununun torunu, bugünkü Katar Emiri Şeyh Temim, Türk askerinin bu topraklara yeniden dönüşünü sağlayacak anlaşmayı onaylayacaktı.Türkiye ile Katar arasında imzalanan ve iki ülkenin bir diğerinde asker konuşlandırmasını mümkün kılan anlaşma, şüphesiz her iki ülke için de büyük önem taşıyor. Türkiye’nin bu durumdan ne gibi kazanımlar elde edeceği ayrı bir tartışma konusu, ancak ben bu yazıda Katar’ın böyle bir anlaşmaya neden ihtiyaç duyduğu üzerinde duracağım.Körfez’in son yıllarda adından çokça söz ettiren küçük ülkesi Katar, daha aktif ve etkili bir bölgesel güç olma arzusuna paralel olarak, artan bir savunma ihtiyacı ile karşı karşıya kaldı. Babası Şeyh Hamad’dan yönetimi devralan genç Emir Şeyh Temim, bölgesel ve uluslararası konjonktürün de etkisi ile ‘soft power’dan ‘hard power’a -yumuşak güçten sert güce- kademeli bir geçişin zaruret olduğunu gördü.Bu doğrultuda geçen sene Şeyh Temim’in, erkekler için askerliği zorunlu hale getiren yasayı onaylaması, gittikçe artan ve artacak güvenlik ihtiyacının göstergelerindendi. Yasa yürürlüğe gireli yalnızca bir yıl geçmesine rağmen, genç Katarlı erkeklerin askerlik görevini oldukça ciddiye aldığını ve büyük bir bilinçle bu hizmeti yapmak için can attığını not düşmekte fayda var.
Askeri güç tahkimi
Arap Baharı ile başlayan, Suriye’deki savaşla hızlanan İran’ın bölgede artan müdahalesi, Mısır’daki darbe ve son olarak Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yaşanan gerilimle zirve yapan bu kaotik süreç, Katar’ın ‘hard power’a duyduğu ihtiyacı gitgide daha da artırdı. Son olarak Katar’ın, 6.3 milyar avroluk bir anlaşma ile Fransa’dan 24 adet Rafael tipi savaş uçağı alması, bu ihtiyacı karşılama yolunda atılan adımlardan bir tanesiydi.
Savunma alanında önemli bir reform sürecinde olan Katar, şu an için her anlamda yetersiz olan ordusunu, uzun vadede Körfez İşbirliği Konseyi’nin ortak askeri kuvvetleri (Yarımada Kalkanı), Arap Birligi ve NATO gibi bölgesel ve uluslararası birliklere entegre etmeye çalışıyor.
İngiliz King’s College London Üniversitesinin Katar’daki subaylara akademik eğitim veren savunma bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapan Andreas Krieg de, Katar’ın askeri alandaki atılımına dikkat çekiyor. ”Katar, askeri kuvvetlerini, gelecekte milli ve bölgesel güvenliğe katkı yapacak şekilde hazırlıyor” diyen savunma uzmanı Krieg, bu amaca ulaşmak için Katar’ın, yalnızca teçhizat değil aynı zamanda eğitim anlamında da dışarıdan yardıma ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.
Öte yandan Türkiye’nin Katar’da açacağı askeri üssün, etkin bir koruma görevi üstleneceğini söylemek çok doğru değil. Zira ABD’nin Katar topraklarında hali hazırda aktif bir hava üssü bulunuyor. ABD ile Katar arasındaki anlaşma gereği, olası bir savaş durumunda ABD’nin Katar’ı koruma sözü var.
Ancak Suudi Arabistan ve BAE başta olmak üzere diğer Körfez ülkeleri ile de güçlü ilişkileri olan ABD, Körfez içinde doğacak çatışmalara doğrudan müdahil olmayabilir. Bu noktada Katar’ın, İran veya diğer güçlere karşı kendini ABD üssü ile güvende hissedebilirken, aynı güveni diğer Körfez ülkelerine karşı hissetmemesi olası.Krieg, Türkiye’nin açacağı üssün tam anlamıyla bir askeri üs olmayacağını ifade ederek, ‘Türk askeri Katar’da savunma sağlamayacak. Katar askeri kuvvetleri bunu kendileri de yapabileceği gibi ABD’nin mevcut üssü zaten bu ihtiyacı karşılıyor.” diyor. Krieg’e göre Türkiye, ”ABD, Fransa ve İngiltere’nin son yıllarda yaptığı gibi, Katar’ın askeri reform çalışmalarına katkı sağlayacak.”Deniz, kara ve hava kuvvetleri ile birlikte yaklaşık 12 bin kişilik ordusu olan Katar, Türkiye’nin açacağı üs ile savunma kapasitesini çeşitlendirerek bir nevi elini güçlendirecek. Katar ayrıca kara, hava ve deniz kuvvetleri için savunma malzemeleri satın alıyor. Anlaşma ile Türkiye’den firmalar da bu sürecin bir parçası olacak. Katar’da konuşlanacak Türk askeri, Katar’ın savunma alanındaki en büyük eksiklerden birini karşılayacak, yani özel kuvvetlerini ve deniz kuvvetlerini eğitecek.
Türkiye’nin menfaatleri
Katar için getirileri aşikar olan askeri anlaşma, Türkiye tarafından bakıldığında çok elzem görünmeyebilir. Ancak son dönemde dış politikada paylaştığı ortak vizyon sayesinde Katar ile ilişkilerini her alanda güçlendiren Türkiye’nin, bu ayrıcalıklı ilişkileri askeri alana da dökmek istemesi bile tek başına yeterli bir sebep.Anlaşmanın Türkiye açısından en büyük getirisi, uzun yıllardır ABD, İngiltere, Fransa gibi büyük güçlerin hakim olduğu, Çin ve Rusya gibi devlerin girmeye çalıştığı bir piyasada ‘ben de varım’ diyebilmek olacak. Körfez ülkelerinin, savunma alanında dünyanın en çok harcama yapan ülkeleri arasında olduğu düşünüldüğünde, Türkiye’nin böyle bir piyasadan uzak kalması menfaatlerine aykırı olacaktır.100 yıl önce terkettiğimiz topraklara ekonomik, siyasi ve kültürel alanlarda yaptığımız dönüş, askeri alanı da kapsamadığı sürece yarım kalacak, küresel güçler bölgenin kaderinde söz sahibi olmaya devam edeceklerdir.